Köşelerde “sessuzluk”: Neden ki?

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Türk-Amerikan ilişkileri bakımından olağanüstü önem taşıyan bir randevu iptal edildi ama, bir iki TV dışında bu iptal yazılı basının ne manşetine konu oldu, ne de köşelerde yorumlandı. Neden ki?

Vuslat yine bir başka bahara kaldı. Erdoğan Biden’a kavuşamadı. 9 Mayıs’ta gerçekleşecek ziyaret iptal edildi.

Türk-Amerikan ilişkileri bakımından olağanüstü önem taşıyan bu randevu iptal edildi ama, bir iki TV dışında bu iptal yazılı basının ne manşetine konu oldu, ne de köşelerde yorumlandı. CHP konuyla ilgilenmedi. AKP’den ne ses ne nefes. Böyle olunca ben dahil, özgür medyanın kalemleri ve ekranları da sustu.

Bizim susmamız doğal. Casusluk örgütümüz yok. Türk devletinin ve Amerikan devletinin içinden bilgi alamıyoruz. Meydandaki unsurların açıklamalarını analiz etmek ve sonuca varmaktan başka bir imkanımız yok.

Ben oturdum (zaten bir süredir hep oturuyorum) bir iki haber kırıntısını ve daha da önemlisi gerek iki devletin, gerekse Ana Muhalefet ve İktidarın, bunların medyalarının “sessizliğini” sessizce düşünmeye başladım.

Kırıntılar şöyle:

Oda TV, Erdoğan’ın İsrail’e 25 milyar dolarlık yardımına kızdığını ve geziyi iptal ettiğini yazdı. Oda TV MİT mahreçli haberlerle beslenen bir besleme mekan. Demek ki, haber MİT’ten verildi. Belli ki MİT ABD’nin bu geziyi iptal edeceğini öğrenmiş. Ön almaya kalkmış.

Sonra ABD devlet güvenliğinin bir adamına soruldu: Erdoğan ne zaman gelecek? Adam şaşırmış gibi yaptı ve “Amerika’nın bundan haberi yok, hiçbir hazırlık yapılmıyor” mealinde bir şeyler söyledi. Laf arasında Hamas hakkında da konuyla bağı kurulmadan konuşuverdi. ABD belli ki, geziyi iptal etmesini davul zurnayla ilan etmekten kaçınmış.

Sonunda iki devletten resmi tek bir açıklama yapılmadan bir iki küresel ajanstan gezinin iptal edildiği duyuruldu.

Öyle görünüyor ki Erdoğan İsrail’e yapılan yardıma, Biden da Erdoğan’ın Hamas şefini öpmesine kızmış. Görünüşe göre “karşılıklı” buluşmayı iptal etmişler.

İnandınız mı?

Ben inanmadım.

Türk ekonomisi batakta. Türk devleti dış politikasını dolar elde etmek için ve elbette NATO’nun basıncıyla yeniden Batı’ya yönlendirmekte. Plan yapılmış. Mehmet Şimşek küresel finans kapitali, Hakan Fidan küresel devletleri, İbrahim Kalın da ABD ve Avrupa’nın istihbarat örgütlerini ikna etmek, yani bize dolar vermeleri karşılığında bizim onlara neler verebileceğimizi anlatmak için kolları sıvamış. Hepsi Erdoğan’ın ABD’ye gidiş tarihinden az önce Amerika’daydı. İMF’yle bile görüştüler ya hu! İMF başkanı onlara “bizle anlaşsaydınız, biz de size sizin şu anda yaptıklarınızın aynısını şart koşardık” gibi bir şey söyledi. İşareti alan Dünya Bankası da bilmem kaç milyarlık bir kredi açıverdi. Onların verdikleri dolarları biliyoruz da, devleti yöneten bu üçlü sacayağının onlara neler verdiklerini bilmiyoruz.

Ama somut olarak bilmesek bile yüklü tavizler, imtiyazlar, sözler verdiklerini artık biliyoruz. Nereden biliyoruz? “Sessuzluktan bileyruz.”

Kendi görüşümü yazıyorum: Erdoğan’ın Hamas şefiyle sarmaş dolaş olması ve fakat devleti asıl yöneten üç kişinin Biden’ın eteğine yapışması birbiriyle uzlaşmaz çelişkiliydi ve aynı zamanda baba diyalektiğin ünlü teorik ifadesiyle söylersem “zıtların birliği”ni ifade ediyordu. Çelişki nedeniyle Erdoğan ABD’ye gidemezdi. Çünkü şu sıralar ABD’nin en namlı üniversitelerinde geleceğin alimleri, diplomatları, ekonomi sihirbazları ve hatta başkan adayları olacak olan öğrenciler Hamas şefini öptükleri için değil, “ateşkes” talep ettikleri için öldüresiye dövülüyor ve hocalarıyla birlikte kelepçelenip içeriye atılıyor. Garibim Erdoğan bu şartlarda ve ahvalde nasıl Washington’a gitsin? Olmaz ama, olmaz olmaz demeyin, bakmışınız Hamas terörüyle irtibat ve iltisaktan tutuklanıvermiş. Eh Biden da Hamas şefini kucaklayan Erdoğan’ı, üniversiteler ayaklanmışken Beyaz Saray’da elbette kucaklayamazdı. Yere yatırılan, sırtına basılan, kolları ters çevrilip kelepçelenen kadın profesör “Erdoğan’ı öpüyorsun da beni neden dövüyorsun” dese Trump karşısında Biden belki de seçim kaybedecek.

Buraya kadar tamam. Gidilmeyişi çok normal.

İyi de bu sessizlik neyin nesi? Neden Erdoğan “ey Amerika, haçlı ordusunun başı, soykırımcı, sen soykırımcıya yardım ediyorsun, ben de sana van minıt diyorum” diye gürlemedi? Biden da Erdoğan’a beyzbol sopasını göstererek, “NATO üyesi olduğunu unutmuşsun, düşmanla işbirliği yapıyorsun, NATO’nun içinde beşinci kol musun nesin?” diye mektup yazıp, basına sızdırmadı?

“Zıtların birliğinden”.

Erdoğan sıkışmış. İsrail’le oğullarının ticareti ayyuka çıkmış. Seçimde bu nedenle oylarını Erbakan’a kaptırmış. Hamas’a sahip çıkıp, sıkışmışlıktan kurtulacak. Şimşek, Fidan, Kalın ise dolar sıkışmışlığından kurtulmak için kimbilir kaç ton “milli menfaati” satmış. O nedenle ne Erdoğan hönkürebiliyor, ne de üçlü Erdoğan’a “pişmiş aşa su katma Reis” diye sızlanabiliyor. Herkes susuyor.

Biden neden konuşmuyor?

Çünkü Dünya Bankası’nın patronu olarak biraz dolar vermiş, alacağını almış. Artık Türk devletini İran’a karşı savaşa mı razı etti, NATO’nun Irak’ta, Ortadoğu’da yeniden güvenilir karakolu yapma konusunda garantiler mi aldı, bilmiyoruz. Böyle olduğunu tahmin ediyoruz. Siz de Biden’ın yerinde olsanız, Erdoğan’ın Hamas şefiyle halvetini beşeri bir kaçamak olarak anlayışla ve gülerek sessizlikle karşılar, buna karşılık Erdoğan’la vuslatı bir başka bahara bırakırdınız.

İşte sevgili okurlar, masamın üstünde duran “sessizliğin” içine bakınca zıtların mücadelesi ve birliğini ben böyle gördüm.

İyi de sessizlik ilanihaye devam edecek mi?

Bu da Türk devletinin içindeki çelişkilerin keskinliğine bağlı. Yakında beklenmedik bir gürültü duyabilirsiniz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.