Seçim önemliydi, sonrası daha önemli

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • “Biz zaten halkı temsil ediyoruz, o halde partimizin iktidarı zaten halkın iktidarıdır” dersek, sistem partilerinden farkımız kalmaz. Halk “temsil edilmeyi” değil, kendi kaderine mutlak bir şekilde hakim olmayı istiyor.

Kürt halkı kayyımları kovdu ve belediyeleri aldı.

Belediye nedir?

Türk devlet yapısının bir parçasıdır. Doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlıdır. İçişleri Bakanlığı polis ve jandarmanın yanı sıra valilikler, kaymakamlıklar ve belediyeler, muhtarlıklar olmak üzere Türk mülki kuruluş ve yönetimlerin başındadır. Belediyeler Türk devletinin Mahalli İdareler Kanunu tarafından şekillendirilmiştir. Merkezi devletin mutlak denetimindedir. Özerk değildir.

Demek ki belediyeler bu yapı içinde kaldıkları sürece, yönetime DEM Partililer geldiği için kendiliğinden ya da “özerklik ilanıyla” halkın yerel iktidarı olamazlar.

Ne yapılabilir? Cevabı vermeden önce ilkesel bir not:

Hepimiz İktidarcı anlayışa karşıyız. Başkan Apo, AKP-MHP-Ergenekon’un iktidarcılığına karşı direniyor. Zaman zaman pek çok yurtsever siyasetçi “biz iktidar olmayacağız” demekte. İtiraf etmeliyim ki, yıllar öncesinde benim aklım bu ifadeyi kabul etmiyordu. İktidar olmayacaksak ne için mücadele ediyoruz diye defalarca kendime sorduğumu hatırlıyorum. Ancak bir süre sonra Öcalan’ın “iktidarcı anlayıştan” kastettiğinin “parti iktidarcılığı” olduğunu öğrendim. Reel sosyalizm deneyini bir ölçüde bildiğim için “parti iktidarının” nelere yol açtığının şahitlerinden biriyim. İktidar meselesi şöyledir: İster devrimle, ister seçimle devlet iktidarını alsın, halkın partisi, devrimin ya da seçimin ertesi günü kazandığı bu iktidarı halka devrettiği zaman “iktidarcı anlayışı” da yıkar.

Belediyeler, özellikle Kurdistan’da “yerel iktidar organları” olmaya adaydır. O halde belediyeleri kazanan parti “yerel iktidar partisi” mi olacaktır? Hayır. Şu andan sonra belediyeleri kazanan halkın partisi, kendisine belediyeleri kazandıran halka kazandığı belediyeleri devretmeli, halk yerel iktidar gücü olmalıdır. “Biz zaten halkı temsil ediyoruz, o halde partimizin iktidarı zaten halkın iktidarıdır” dersek, sistem partilerinden farkımız kalmaz. Halk “temsil edilmeyi” değil, kendi kaderine mutlak bir şekilde hakim olmayı istiyor.

Bu ilkesel yaklaşımdan hareketle Belediyeleri halkın iktidar organlarına nasıl dönüştürebileceğimizle ilgili önerim şöyledir.

Devlet sisteminin parçası olan Belediyeler biçimsel hale getirilir: Hukuken bütün kararları Belediye alır, fiilen bütün karar yetkisi sokak, mahalle, ilçe ve il halk meclislerine devredilir. Meclisler yerel yönetimin yasama organı olur, bir tür parlamento yani. Kararları meclisler alır. Belediye Eşbaşkanları ve Belediye Meclisleri halk meclislerinin fiilen yürütme organları olarak işlev görür. Bu da bir tür hükümettir. Meclislerin aldığı kararları uygular. Sokak, mahalle, ilçe ve il halk meclisleri sokak, mahalle, ilçe ve il “disiplin ve denetleme” kurullarını halk oylamasıyla seçer,  bunlar bulundukları yerde görevlilerin yolsuzluk, rüşvet ve benzeri suçları kovuşturur, suçluları bulundukları görevlerden geri çağırma yetkisiyle donatılır. Belediye Meclisleri bu yetkiyi gönüllü olarak benimser, halkın vereceği kararları uygular. Bu da bir tür yargıdır. Kimseyi hapse atmaz, ama suçluyu “ahlaki-politik toplumun” tükrüğünde boğar. Böylece tüm halk meclisleri sisteminde kuvvetler ayrılığı gerçekleşir, aynı zamanda Belediyeler bu sisteme dayanarak, halkın gerçek yönetim organlarına dönüşür.

Bu demokratik sistemde, sistemin temel örgütü “Sokak Meclisleridir”. Sokak Meclislerinin toplamından “Mahalle Meclisleri” oluşur. Mahalle Meclislerinin eşbaşkanları seçilmiş muhtar ve yardımcısıdır. Belediye mahalle için kendisi harcama yapmaz, muhtarlığa bütçe verir. Mahalle Meclislerinin göndereceği delegeler, başında seçilmiş İlçe Belediye Eşbaşkanlarının olduğu ilçe halk meclisini oluşturur. İlçe Halk Meclislerinin göndereceği delegeler, başında seçilmiş İl Belediye Eşbaşkanlarının olduğu İl halk meclisini oluşturur. Sistem böyle inşa’a edilir.

Kazanılan il, ilçe ve belde belediyelerinin sayısı Kurdistan’da 78 adettir. Şimdiki haliyle bu 78 belediye halk iradesini temsil etmekle birlikte, halkın meclisler biçiminde örgütlü gücüne dayanmamaktadır. Önerilen bu sistem adım adım gerçekleştirilip, tamamlanabildiği zaman, belediyeler Kurdistan’da var olan 7-8 bin mahalle meclisine ve onbinlerce sokak meclisine dayanacaktır. Böylece 78 belediye yalnız hukuken değil, fiilen tüm Kurdistan halkının yerel iktidarını temsil edecektir.

Bu demokratik sistem, bugünden başlayarak demokratik özerk Kurdistan’a ve oradan Demokratik Cumhuriyet’e yürümenin başlangıcı olabilir.

Hiç kuşkusuz böyle bir demokratik sistem girişimi iktidarın kanunsuz saldırılarıyla karşılaşacaktır. Tüm meclisleri “sivil toplum örgütleri” kapsamında oluşturmak, halkın çoğunluğunun tam desteğini almak, bu saldırılara karşı meşru bir savunma imkanı yaratır.

Burada dile getirilen öneriler benim kişisel görüşlerimi yansıtıyor. Hayatımda hiçbir belediye binasından içeriye adım atmışlığım yoktur. Önerilerim eksik bilgilerime dayanıyor. Dikkate aldığım görüş Öcalan’ın “iktidarcı” anlayışa karşı görüşüdür. Belediyelerde DEM Parti’yi iktidar yapmak yerine, DEM Parti’yi seçen halkı iktidar yapmak, iktidarcı anlayışı aşmak demektir. Yaptığım öneri her ne kadar iktidarcı anlayışa karşı bir öneri olsa da, bu önerinin ne ölçüde gerçekçi olduğuna sahadaki arkadaşlar karar verecektir.

Konunun tartışılmasına hizmet ettiği takdirde yazı amacına ulaşacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.