DEM Parti seçmeni ne yapacağını biliyor

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kurdistan halkının ferasetini küçümsememeliyiz, onlara oturduğumuz köşelerden seçime iki-üç gün kala yön vermek yerine, hiçbir şekilde bu seçimlerde ne AKP’den “çözüm” adına bir beklenti yaratmalıyız, ne de İmamoğlu’na ve CHP’ye demokrasi adına kefil olmalıyız.

Bir iki gündür, gazetemizde biraz telaşlı yazılar yayınlanıyor. Yazılar İstanbul seçimi üstüne. DEM Parti seçmenlerinin “AKP’ye kaybettirme” yönünde mi, yoksa “CHP’ye kaybettirme” yönünde mi oy kullanacakları merak ediliyor.  

Ben merak etmiyorum.

Çünkü ben, İstanbul belediye seçiminde İmamoğlu’nun kaç oy alacağını değil, AKP-MHP iktidarının kaç oy alacağını merak ediyorum. Bunların toplam oyu yüzde 40’ın altında mı kalacak, yoksa yeniden yüzde 51’lik bir oy mu alacak olmaları beni derinden ilgilendiriyor. Çünkü, İstanbul belediyesini kaybettiği halde eğer yeniden yüzde 51’lik bir çoğunluk elde ederse, bunun Türkiye için çok tehlikeli gelişmelere yol açacağını düşünmekteyim. Bir de İstanbul’u diyelim ki oyların bölünmüşlüğü nedeniyle yüzde 40’ın altında bir oyla kazandığını, buna karşılık Türkiye’de toplam oylarının yüzde 40’ı bulamadığını düşünelim. Ne olur? AKP-MHP seçimden sonra halka karşı ekonomik, Kurdistan’a karşı askeri savaş kararını uygulama yolunda büyük bir meşruiyet krizine yuvarlanır. Bu durumda erken seçim gündeme gelir ve Erdoğan umduğu dört yıllık süreyi tamamlayamadan devrilme tehdidiyle karşı karşıya kalır. Seçimden güçlü bir oyla çıkan ve Newroz’larla alanlardaki gücünü gösteren DEM Parti bu meşruiyet krizinden demokrasi, barış ve refah mücadelesinde büyük imkanlara kavuşur.

DEM Parti’nin kendi adaylarıyla seçime katılması bu açıdan isabetli olmuştur. Eğer geçen seçimde olduğu gibi İstanbul, Adana, Mersin, Ankara v.s. gibi illerde aday çıkarmayıp, CHP’yi resmen destekleme kararı alınsaydı bu her şeyden önce DEM Parti tabanının iradesiyle çelişirdi. Bu çelişkiden en başta Hizbul-kontra yararlanırdı. Onun uzantısı parti AKP’yle ittifakını kolay yoldan meşrulaştırırdı ve DEM Parti’nin mütedeyyin tabanında muayyen bir kesimin tereddüde düşmesine yol açardı. CHP’de ise; DEM Parti’nin İmamoğlu’na destek vermesi, bu partinin içindeki Ergenekoncu unsurların tabanı “teröristlerle işbirliği yapan İmamoğlu” yalanı ile sandıktan uzaklaştırmasını kolaylaştırır, seçim yenilgisiyle yeniden CHP’ye hakim olmalarına imkan hazırlardı. Böyle bir taktik karşısında AKP-MHP, geçen seçimde CHP ile işbirliği yapan 'Altılı Masa’ partilerinin tabanını kendi yanına çekmekte önemli bir avantaj sağlardı. “PKK, AKP’yi yıkmak için CHP’ye destek veriyor, Yeniden Refah Partisi de PKK’yle aynı yerde duruyor” propagandası da etkili olurdu. Bunun sonucunda oylarını yüzde 40’ların üstüne çıkarırdı.

Bugün de aynı ajitasyon yapılıyor olsa da, DEM Parti’nin seçime her yerde kendi adaylarıyla girme kararı, bu ajitasyonu etkisiz bırakmıştır. Elbette bu karar salt söz konusu ajitasyonu etkisiz bırakmak için alınmamıştır. Partiyi yeniden örgütlemek, en geniş kitlelere ulaşmak ve ilkeli, şeffaf ittifaklar kurmak için alınmıştır.

Başa dönelim.

Seçime birkaç gün kala hiçbir özgür medya köşe yazarı DEM Parti seçmenini yönlendirme yeteneğine ve gücüne sahip değildir. DEM Parti belediye eşbaşkanları şu yazı yayınlandığı sırada ya da bir-iki gün içinde adaylıktan çekilmedikçe, milyonlarca seçmenin eğilimini hiç kimse değiştiremez. Değiştirmeye kalkışan olursa, yalnızca seçmen kitlesinin bir kesiminde tereddüt yaratır, bu da DEM Parti’nin alacağı oyları riske sokmaktan başka işe yaramaz.

Üstelik bu seçimde DEM Parti seçmeninin CHP’yi desteklemesini isteyen, bunu da abartılı gerekçelere dayandıran kişilerin telaş etmesi için de hiçbir neden yoktur. Eğer bu yazarlar düşüncelerinin doğruluğuna inanıyorlarsa, şunu bilmelidirler: DEM Parti seçmeni en az bizler kadar politik deneye ve bilince sahiptir. AKP’nin de CHP’nin de ne olduğunu, ne yapacağını kendi ağır hayat deneyleriyle, bir çoğumuzdan daha iyi bilmektedirler. Şu anda bu seçmen, seçim günü hangi yönde oy vereceğini çoktan kararlaştırmıştır.

Kamuoyu araştırmaları şunu gösteriyor:

Bir kesimi kendi partisine oy verecektir.  

Bir kesimi İmamoğlu’na oy verecektir.

Bu oylarını kendi özgür iradeleriyle vereceklerdir.

Sanırım hiç kimse seçmenin özgür iradesine itiraz etmeyecektir.

DEM Parti’nin İstanbul seçim kampanyası, eğer yanılmıyorsam DEM Parti’ye oy isterken, ajitasyonunun sivri ucunu AKP-MHP faşist iktidarına karşı yöneltiyor, CHP adayı İmamoğlu’na karşı ise hayırhah bir tutum izliyor. Kamuoyu yoklamalarında da işte bu tutumun yarattığı sonuç yansıyor. DEM Parti seçmeni, deyim yerindeyse bu tutuma bakarak, uzun yılların verdiği politik tecrübeyle hem kendi partisinin bağımsız gücünü, hem de faşist rejime darbe indirme taktiğini, bir tür iş bölümüyle dengeliyor. Yani DEM Parti seçmeni bölünmüyor, üçüncü yol mantığını bu kritik seçimde ustalıkla hayata geçiriyor.

Oyların yüzde kaçının DEM Parti adaylarına, yüzde kaçının “AKP’ye kaybettirme” şıkkına verileceğini ben bilemem. Bunu üçüncü günün sonunda hep birlikte öğreneceğiz.

Yani demek istediğim özgür medya köşe yazılarında hepimiz Kurdistan halkının ferasetini küçümsememeliyiz. Onlara oturduğumuz köşelerden seçime iki-üç gün kala yön vermek yerine, hiçbir şekilde bu seçimlerde ne AKP’den “çözüm” adına bir beklenti yaratmalıyız, ne de İmamoğlu’na ve CHP’ye demokrasi adına kefil olmalıyız. Hatta mümkünse AKP-MHP faşizmine karşı yalnız DEM Parti seçmenlerini değil, bütün sistem içi muhalif partilerin, yarı muhalif partilerin seçmenlerini kendi partilerinin oylarını arttırmaları ve iktidarı azınlığa düşürmeleri için teşvik etmeliyiz.

Arabayla "dere geçilirken at değiştirilmez." Seçime şuncacık zaman kalmışken dereyi geçen arabacıya "at değiştir" diye akıl verilmez. Üstelik ben at değiştir desem de yüzbinlerce DEM Parti seçmeni benim ne dediğimi duyup anlayana kadar seçim bitmiş olacağı için bu saatten sonra bizim işimiz seçim sonrasında iktidara karşı tüm demokratik güçlerin alanlarda ittifakını sağlamanın yollarını arama meselesinde, ülkede mücadele eden kardeşlerimize yardım etmek olmalı.

Bitirirken kendisi açıkça “İstanbul’da oylarımız CHP’ye” dememe ihtiyatı gösterirken, DEM Parti’yi ihtiyatsız bir tutum almaya teşvik etmeyi ise hiç anlamadığımı söylemek isterim.

DEM Parti’nin bu seçimde, “Öcalana özgürlük ve Kürt sorununa çözüm” hamlesinde oynadığı etkili rol, muazzam Newroz kutlamaları ve güçlü seçim kampanyaları, kayyım zorbalığına son verme ve “AKP’ye kaybettirme” yolunda bu partinin ne yaptığını çok iyi bildiğini ve şimdiden seçim sonrası stratejik mücadeleye büyük bir hazırlık yaptığını gösteriyor.

Her bijî DEM Parti!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.