Säpo mu, Gestapo mu?

Dünya Haberleri —

Säpo

Säpo

  • İsveç’in NATO’ya katılım süreci Kürt kriminalizasyonu, hukuksuz yargılama ve sınırdışı kararları ve “terörizim” yaftası ile sonuçlandı. Kürt toplumunun düşmanlaştırılmasına tepki gösteren 25 İsveçli avukat ve hukukçu buna ‘Kafka süreci’ adını verdi.
  • Säpo ne söylemişse doğru kabul edildiği ve evrensel hukukun ve savunma haklarının ihlal edildiğini söyleyen hukukçular; “İsveç Güvenlik Servisi tarafından ele alınan vakalarda bireylere neyle suçlandıkları ve değerlendirmenin dayanağı dahi söylenmemektedir” dedi.
  • İsveç makamlarının PKK’yi güvenlik tehdidi olarak görmediğini ancak Säpo ve polisin tam tersi hareket ettiğini belirten avukatlar:  “Güvenlik güçlerinin PKK ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu yönündeki değerlendirmeleri bu nedenle çelişkili görünmektedir”

İnsan hakları ve temel özgülükler için harekete geçmek zorunda kalan İsveçli 25 avukat ve hukukçu, İsveç gizli servisi Säpo’nun Kürtleri kriminalize eden düşmanca tutumuna karşı açıklama yayınladı. Säpo’nun raydan çıktığını (rotasını kaybetti) kamuoyuna duyuran avukat ve hukukçular, Kürtlerin maruz bırakıldığı durumu, modern bir hukuk sisteminde ya da demokratik bir ülkede yeri olmayan bir “Kafka süreci* olarak tanımladı.

Säpo raydan çıktı

Hukukçuların istihbarat eliyle yapılan hukuksuz uygulama ve düşmanlaştırma politikasını etc.se gazetesinde “25 avukat: Säpo'nun İsveç'te Kürtleri kriminalize etmesine son verilmeli” başlıklı ortak metin duyurdu. 

“Türkiye ile uluslararası ilişkiler İsveç hükümetinin desteğiyle dış politikada daha önemli hale geldiğinden, İsveç'te Kürtlere karşı güvenlik polisinin ön planda olduğu siyasi bir zulüm söz konusu” diye başlayan metinde Kürt kurum, kuruluş ve kişilere dönük ‘terörist’ yaftasına hukuksal kılıf uydurulduğna dikkat çekiliyor. Yayınlanan metinde, “Son yıllarda İsveç Güvenlik Servisi (Säpo) Kürtleri kriminalize etmeye başladı ve bizim görüşümüze göre Säpo'nun çalışmaları raydan çıktı. Kürtlerin siyasi duruşları ve faaliyetleri,- bu karar öncesinde aynı Kürtlere yeni vatanlarında koruma sağlanmıştı-, birkaç yıldır Säpo tarafından "terörizm" olarak sınıflandırıldı ve bu değerlendirme daha sonra karar verici organlar tarafından da onaylandı.”

Säpo söylüyor mahkeme yapıyor

İç güvenliğe tehdit olarak görülen davalardan, “Yüksek profilli bir ceza davasında (B 1069-23 Stockholm Bölge Mahkemesi) ve ilgili ön soruşturmada, bir sorgucu İsveç'te özellikle PKK'yi hedef alan herhangi bir avukat olup olmadığını sormaktadır. Buna ek olarak, bir kişi avukatının yanında, avukatın şirket arabasında, avukatın ofisine giderken, aynı kişi on dakika önce sorgulama için Güvenlik Polisi binasındayken ve kişi kendi isteğiyle gelmişken tutuklanmıştır (Södertörn Bölge Mahkemesi B 3616-24). Bize göre, avukatınızla birlikte olmak tek oda ayrıcalığı kapsamında olmalıdır” bahsediliyor.

 

Berîtan Muhammed ve ailesi

 

Burada, yaşarken ölürsün

ETC gazetesinin 6 gün önce, “Kürt gazeteci ailesiyle birlikte Säpo damgasıyla Suriye'ye sınır dışı ediliyor” başlığı ile verdiği habere konu olan davada da yine Säpo izi vardı. Säpo uygulamalarının mağduru Berîtan Muhammed, Rojavalı olan eşiyle birlikte İsveç Göçmen Dairesi tarafından  sınırdaşı edilme kararı ile karşı karşıya kaldı. Säpo’nun yönelttiği suçlama bir Kürt televizyonunda sunucu olmak. Berîtan: “İsveç'e geldiğime pişman oldum. Keşke memleketime geri dönseydim. Berîtan Muhammed, orada bir şeyler olabilir ve ölebilirsiniz, ancak burada aynı anda hem yaşayıp hem de ölürsünüz diyor.”

Siyasi zulüm durdurulmalıdır

25 avukat ve hukukçunun gazetede yayınlanan ortak metninde: “Kürtlere ve Kürt kurum ve derneklerine yönelik siyasi zulüm durdurulmalıdır. Güvenlik güçlerinin Türk güvenlik birimleri ile bilgi alışverişi yoluyla benimsediği geniş terörizm tanımı şiddetle eleştirilmelidir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Sözleşme ihlalleri nedeniyle defalarca mahkum edilmiş bir ülkedir. Aynı zamanda binlerce avukat, gazeteci ve siyasetçiyi keyfi olarak gözaltında tutan bir ülkedir.”

Türk polisi neyse İsveçte o

İsveçin NATO pazarlığı ile kaybettiği özgürlükçü ortamın Türkiye’deki oligarşiye dönüştüğüne dikkatleri çeken hukukçular, “Aynı gerekçelerin İsveç Güvenlik Servisi tarafından İsveç'teki Kürtlere karşı kullanıldığını görüyoruz . İsveç'te son yıllarda gözlemlediğimiz bu gelişme utanç vericidir ve İsveç'in nasıl bir geleceğe doğru gittiğini ve daha uzun bir perspektifte nasıl bir hukuk sistemini yavaş ama emin adımlarla kabul ettiğimizi düşündürmektedir” denildi.

Neyle suçlandıkları dahi söylenmiyor

Säpo’nun ele aldığı özel olarak Kürt karşıtlığının palazlandırıldığı davalarda, sanığın savunma hakkının gizlilik adına elinden alındığına dikkat çeken avukatlar, “Ortalama bir insan, İsveçli bir yetkili ve özellikle de İsveç Güvenlik Servisi bir şeyi iddia ettiğine göre, öyle olması gerektiğini düşünebilir. Ancak, bu davalarla ilgili günlük çalışmalarımızda tespit edebildiğimiz kadarıyla, İsveç Emniyet Teşkilatı da Türkiye ile aynı geniş terörizm tanımına sahiptir. Ancak Türkiye'de, iddianın doğruluğuna bakılmaksızın, bireyin neyle suçlandığını bilmesine izin verilmektedir. İsveç'te ise İsveç Güvenlik Servisi tarafından ele alınan vakalarda bireylere neyle suçlandıkları ve değerlendirmenin dayanağı dahi söylenmemektedir” dedi.

Kürtlere ‘Kafka süreci’ uygulaması

İsveç’in son NATO katılım sürecinde verdiği tavizler ile baskıcı bir ülkeye dönüştü. Avukatlar “gizli delil açık suçlama” tuhaflığına dikkat çekiyor. “Bu, modern bir hukuk sisteminde ya da demokratik bir ülkede yeri olmayan bir Kafka sürecidir. Şu anda gizli delillerle açık bir suçlamaya tanık oluyoruz. Güvenlik Polisi'nin değerlendirmelerinin dayanağı bildirilmese de, bu kişilerin Türkiye'deki Kürt muhalefetine sempati duyan kişiler olduğunu biliyoruz, ancak Güvenlik Polisi'ne göre PKK ile bağlantılı oldukları iddia ediliyor.

Bu durum, kimliğine sahip çıkmak isteyen her Kürdün terörist ve PKK sempatizanı olarak görüldüğü Türk hukuk sistemine benzemektedir. Emniyete göre, PKK ile bağlantılı olduğu iddia edilen bu kişiler ulusal güvenliğe tehdit olarak görülmekte ve oturma izinlerinin uzatılmasına izin verilmeyerek sınır dışı edilmektedir. Ayrıca, Kürt örgütlerinin banka hesapları bloke ediliyor, iş arayan genç Kürtler güvenlik soruşturmasından sonra çalışma izni sürecine devam edemiyor ve avukatlar hedef alınmaya başlıyor.”

PKK’yi tehdit görmüyor ama

“Terörist sınıflandırması meselesi başlı başına bir konu olmakla birlikte, PKK'nin İsveç'in çıkarlarına ve güvenliğine yönelik bir güvenlik tehdidi oluşturmadığını ve PKK ile bağlantılı olduğu iddialarının doğruluğu ne olursa olsun İsveç makamları tarafından iddia edilmediğini belirtmek gerekir. Bu bağlamda, 11 yıllık bir hukuki sürecin ardından 2017 yılında Belçika mahkemesinin PKK'nin terör örgütü olarak kabul edilemeyeceği sonucuna vardığını da belirtmek gerekir.

Güvenlik güçlerinin PKK ile bağlantılı olduğu iddia edilen kişilerin ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu yönündeki değerlendirmeleri bu nedenle çelişkili görünmektedir. Daha birkaç yıl öncesine kadar Kürtler DAİŞ’in ilerleyişine karşı en önemli aktörlerden biriydi ve uluslararası alanda takdir görüyorlardı.”

Sorunun değil çözümün parçası ol

Türk devleti yanlısı politikaların sorunlar çözüm olmadığını anlatan avukat ve hukukçular: “İsveç, Kürtlerden şüphelenmek ve onları kriminalize etmek yerine, Kürtler ve Türkiye arasında yeni bir barış sürecini desteklemelidir. Kürtleri ve kurumlarını kriminalize etmek sorunu çözmez, aksine sorun haline getirir.

İsveç Güvenlik Servisi'nin çalışmaları görüşlerin kayıt altına alınmasına benzetilebilir. Herkesin düşünce ve görüşlerini ifade etme hakkını da içeren ifade özgürlüğü garanti altındadır. Ayrıca herkes, temel hak ve özgürlüklerimiz olan toplantı, gösteri ve dernek kurma özgürlüğüne de sahiptir.”

Säpo hukuk dışına çıktı

“Güvenlik polisinin çalışmaları, bireylerin daha sonra güvenlik polisinden aldıklarını söyledikleri ve yukarıda bahsedilen ön soruşturmada kamuoyuna açıklanan sorular göz önüne alındığında, şüphesiz Kürtlerin görüş ve faaliyetlerini kaydetmeyi içermektedir. Buna ek olarak, bu kişiler, bir gizlilik maddesine atıfta bulunularak ortaya çıkarılanları ifşa etmeme korkusu içine sokulmaktadır.

Kürtlere yapılanlar, ihlaldir

Avukatlar ve hukukçular olarak öncelikli görevimiz müvekkillerimizin haklarını gayretle korumaktır. Ayrıca toplumda özel bir konuma sahibiz ve 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi kapsamındaki insan haklarını ve temel özgürlükleri korumak konusunda özel bir sorumluluğumuz var. Avukatlar, faaliyetlerinde insan hak ve özgürlüklerini korumak için çaba göstermelidir. Güvenlik güçlerinin Kürtlere ve Kürt kurumlarına karşı yürüttüğü çalışmalar bu hak ve özgürlüklerin ihlalidir ve bu nedenle durdurulmalıdır.”

Açıklamada imzası bulunan avukat ve hukukçuların listesi şöyle:

Terfa Nisébini-Avukat

Diana Haddou-Avukat

Mattias Pettersson-Avukat

Selma Alami-Avukat

Kenneth Lewis-Avukat

Miran Kakee-Avukat

Tomas Fridh-Avukat

Sandra Valleskär-Avukat

Faria Hassan-Avukat

Reem Matlak-Avukat

Emma Persson-Avukat

Jenni Stavare-Avukat

Wissal Abdallah-Avukat

Lotta Lagnander- Hukukçu

Nikolas Wallner-Hukukçu

Kijan Karimi- Hukukçu

Elena Lakso Tesakova- Hukukçu

Tina Braimok- Hukukçu

Abdullah Deveci- Hukukçu

Nina Pirooz- Hukukçu

Faezeh Veghar- Hukukçu

Erik Roshagen- Hukukçu

Rachid Chaouch- Hukukçu

Yasmin Sazvar von Nottbeck- Hukukçu

*(Kafka süreci, nedenini bilmeden birinin kararından etkilendiğiniz süreçtir. Dava, Franz Kafka'nın en iyi romanlarından biridir. Hikâye, bir gün neyle suçlandığını bilmeden tutuklanan Josef K'yı merkeze alır. Roman boyunca onun hukuk sisteminin kaprisleri ve davasının giderek daha saçma bir şekilde ele alınmasıyla izlediği yolu takip ederiz.) HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.