Sezgin Tanrıkulu katile “katil“ deyince...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Duymayan duysun ve de belleyip ezberinde tutsun: Türk devletinin suç dökümünü yapmak, cinayetlerinin çetelesini tutmak ise altın ışıltılı sırmalarını lekeler ki, bu büyük suçtur. Ona kiralık asker, yani maaş karşılığında insan öldürme görevlisi demek de suçtur.

Hakikati kafalarına vura vura tekrarlıyorum, Türk denilen kavim, ırk, insan soyu derleme toplama “devşirilmişler“ topluluğudur. Soy kurutma seferlerinde, „“Ben Müslüman“ oldum diyen Ermeni’si, Rum’u, Keldani, Süryani’si, Arnavut, Boşnak, Sırp’ı bir sabah “Türk“ olarak uyandı. Kürt soyu zaten, karda yürürken kart, kurt sesi çıkaran Türk’tü.

Tüm bunların üstüne Ege ve Balkanlar’dan ithal edilen nüfusla, bir “halk“ yoktan var edildi.

Ama tarihin süzgecinden geçerek gelen halklarda olduğu gibi, bunların da “aristokrat“ ve  bir “burjuva“ sınıfı olmalıydı. Burjuvazinin bir kültür ve yaşama biçimi olduğundan habersizdiler, tabii ki. Paralı herkesi “burjuva“ biliyorlardı. Çarıklı hırsız ve talancılarla, beslemelerinden bir burjuva yarattılar.

Aristokrasi için, kestirmeden gittiler. Bunun için, subay üniformalarını altuni ışıltılı apolet, şangur şungur sarkan kaytanlar, sırmalarla süslediler. Ailelerine “uşak“ olarak “emir eri“, generallere ayrıca “emir subayları“ tahsis ettiler. Böylece yetimhane devşirmelerinden asilzade sınıfı çıkardılar.

Soyluların bakımlı atlara binip seyis ve hizmetkarlarını da peşlerine takarak mülklerini, “azap“ ile köleleri teftişe gidiyorlardı. Bunlar da subaylara at, ardında tıkırdam tıkırdam giden “seyis“ de tahsis edip “aristokrat tipi“ni tamamlamış oldular.

Bunları gördüm, çocukluğumda. Subaylar, at nallarıyla yeri zangırdatarak evden kışlaya gidiyor ve dönüyorlardı. Uşak görevi gören yaver ve emir erleri, çocuklarını okula getiriyor, çıkışta alıyorlardı.

Aristokratlar dokunulmazdı ya, Türk askeri de kutsaldı. Ona söz söylemek, karşı durmak, hele hele dokunmak (hala öyle) büyük suçtu ki, menzili idama varıyordu...

Öte yandan Türk devleti, yok edilmiş halkların, kanı ve canı, mal ile mülkü üzerinde kuruldu. Süslü, ışıltılı giyimli, asaletli payeli ordunun askerleri bu kirli ve kanlı işler için cellat, tetikçi ve gaspçı olarak kullanıldılar. Sabıka dosyası kabarık suçular, katiller kuşağı yetişe geldi.

Öteki halkların kırımından sonra Kürtlere sıra geldiğinde, “Türk adaleti“ aynı benzerlikle icra edildi. Koçgiri barbarlığından dört sene sonra, (1925-1939) kesintisiz 14 yıl Kürtleri süngüleyerek, topluca kurşunlayarak, bir araya toplayıp diri diri yakarak katliamdan katliama koştular. Kürtlerin ülkesini soydular, yakıp yıkarak katillerden kuşaklar yarattılar. Sayısız subay cinayet alanlarında kariyer yaptı. Zilan soykırımında terfi alan Salih Omurtag Genelkurmay Başkanlığı’na yükseldi.

Oysa, her şeye rağmen, askerlerin bir düellocu yanı vardı. Evet savaşlarda eller kana bulanıyor, ama cinayetlerle kariyer yapan katiller, en adisinden işkenceci değillerdi. Ama Türk ordusu, Kürtleri düşman belleyerek yetişiyor, darbelerle kendi halkını da esir alıyordu Düne kabar baş ve topuk selamına durdukları Başbakanı, on yıl sonraki darbede gencecik üniversitelileri astılar.

Süslü püslü general (Kemal Yamak) Kürtlerin toplatıldığı zindana (Amed) gardiyan başı  olduğunda, hiç bir eşkıyanın düşmanına reva göremeyeceği işkenceleri yaptırdı. İnsan pisliği, ölü fare yedirdi insanlara. Köpeğe selama durdurttu. Ama bu adam, yaptıklarıyla terfi etti. Salih Omurtag’dan daha büyük bir makam kaptı, Türk’ün Cumhurbaşkanlığına genel sekreter oldu.

 PKK’nin 1984 Ağustos’unda ilk kurşunla başkaldırıyı tetiklemesinden sonra, Türk ordusunun baş rolde olduğu, Türk tipi yeni bir barbarlık süreci başladı. Gerillaya erişemeyince sivil, savunmasız, masum Kürtleri, teslim alma hırsıyla nişangaha oturttular. Asker kılıklı haydutlar zamanı, Türk’ün yeni işkence yöntemleriyle gücünü ispata çabaladığı terör çağı, Kurdistan ölüm cangılıydı.  

Köyler ve köylerde yeni doğmuş, hatta doğmamış bebekleri, kaçma takati olmayan ihtiyarları, tavuğu, kuzusuyla bomlanıyor, haydutlaşan askerler yol kesip, ev ve iş yerlerini basarak insanlar kaçırıyor, kaçırdıklarını kaybediyorlardı. Kurdistan, Türk’ün zafer meşalesi niyetine yanıyordu. Dağlar, kimyasal bombalarla zehirleniyor, toplam 4 bin köy yakılıp yıkılıyor, 4 milyon kişi mültecileştiriliyordu.

Ve katiller tek tek veya tabur tabur kutsanıyordu. Kutsal katilere katil demek suç, kutsal katilin kan damlayan eli, kan sıçramış yüzüne ışık tutmak ise “vatana ihanetle“ eşdeğer, en büyük suçtu.

Haydut kurbanlarının avukatlığından sonra, siyasete girip “Kemalist Faşişt“ partiden (CHP) milletvekili olan Amed’li Sezgin Tanrıkulu, geçenlerde suçlandığı müdahil olduğu bir televizyon programında, Türklerin resmen ilan edilmemiş aristokratik sınıfı askeriyenin cinai faaliyetlerini sayınca, kutsala ihanet suçu işlemiş oldu. Şöyle demişti Tanrıkulu:

“Bu Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi 12 Eylül’de faşist darbe yapan? 15 Temmuz’da darbe girişiminde bulunan, köyleri yakan. Onlarca faili meçhul cinayet. Benim takip ettiğim davalar var. Kulp’ta 15 köylüyü helikopterden atan Türk Silahlı Kuvvetleri değil mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkmesi kararıyla sabit hale gelen...“

Tabii ki, her Kürt Türk rejiminde düşman doğuyordu. Tanrıkulu ise en azılı cinsten düşman ve kutsal orduya karşı söyledikleriyle düşmanlığını zımbalamıştı. Şimdi Türk’ün, bir kere daha kalıbından fırlayıp düşman üstüne hamle etme zamanıydı. Öyle oldu. Savcılık derhal harekete geçti. Ceza istemi dosyasını derhal hazırladı. O arada siyasal ve sosyal kamuoyu topyekün ve tabii ki medyası Türk “leşker“ kesilip linç taarruzuna geçiverdi.

En hızlısı, daha düne kadar rejimin, halkla helalleşmesi gerektiği şarkılarını söyleyen CHP’nin Dersim soykırımında canını sıyırmış bir ailenin oğlu olan Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu anında “ordu göz bebeğimizdir“ diye aslanlar gibi kükredi. Parti sözcüsü, Faik Öztrak da, gerekli cezanın kesileceği haberini verdi...

Duymayan duysun ve de belleyip ezberinde tutsun: Demokratik Türk devleti kast kasttır. Hükümran ve daima hükümdar, yandan çarklı daima kutsal, hem de dokunulmazdır.  Onun suç dökümünü yapmak, cinayetlerinin çetelesini tutmak ise altın ışıltılı sırmalarını lekeler ki, bu büyük suçtur. Ona kiralık asker, yani maaş karşılığında insan öldürme görevlisi demek de suçtur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.