Kurdistan insansızlaştırılıyor

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kurdistan’ı gençlerden arındırarak kökleri kurutuyor, umudu söndürüyor, geleceği karartmak istiyorlar. Kurdistan’ı viraneleştirme, sahipsiz kılma planıdır bu. Gidişe karşı duran yok. Ses veren de...

Kuzey Kurdistan yeni değil, yüz yıldan beri barbarların kuşatması altında esir. Ama hiç bir devir ve dönemde böyle olmadı. Kürtler, Mısto’nun kesintisiz ondört yıl süren kanlı seferleri boyunca, “umutsuzluktan umut yaratıp“ yüreklerindeki özgürlük ateşini harlayıp büyüterek, dağlarda direnerek güneşli sabahları beklediler.

1980’lerin ortasından sonra bir kere daha muhasaraya alınan Kürtler, barbara inat direnip ülkenin taşı, toprağına tutundular. Ateşe verilen, köyler alev içinde kalana dek yuvalarını terketmediler. Gidenlerin bir kısmı, bir süre sonra geri döndüler. Daha, terör devletine nisbet, daha güzel evler inşa edip yerleştiler.

Ama bu kez, her şey çok farklı. Herkesin ne yiyip içtiğinden tutun da, üstündeki libasa, beyninden geçirdiği hayallere kadar her şeyi tesbit edilip fişlenmiş Kürtlere, bu kez farklı yöntemle yaklaştılar. Britanya’nın 1900’lerin başında işgalci olduğu Çin’de yaptığı gibi, Kürt çocukları ve gençlerini afyonlayarak zehirlemeye başladılar. “Türk milliyetçisi mafya“ için, yeni ve kârlı bir iş kapısıydı, bu. Okul önlerinde, sokak başlarında tezgah açtılar. Afyonlayarak yarı uyuşmuş, yalnızca uyuşturucu satın alacak parayı tedarik derdine düşmüş Kürt gençliğini yaratmaya çalıştılar. Amed Barosu’nun bir tesbitine göre, Kurdistan’da uyuşturucu kullanım yaşı 12‘ye kadar düştü.

Afyonlama yayıla dursun, bir başka yola saptılar: “Yüze gülüşü“ tuzak olarak kullandılar. Bu yoldan giderek Kuzey Kurdistan’da bozgun ve kaçışı körüklediler. Bir Kürt’ün pasaport sahibi olması mucizeyken, birden bire duvarlar yıkıldı. Dileyenin pasaportu ayağına gelmeye başladı.

Baş organizatör, kökleri en tepelerde olan “vatansever mafya“ idi yine. Yerelde kimi polisler, öğretmen ve imamlarla, yerel muhbirlik ağının personeli de pasaport almada yardımcı ve gitmek istediği ülke konusunda yol göstericiydi. Ve dil, yol, yöntem bilmez, hayatları boyunca adını bile bilmedikleri ülke yolcularıydı. Tabur tabur dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Vizesiz gidilen Latin Amerika ülkeleri üzerinden, Amerika Birleşik Devletleri, Kanadaya uzandılar.

Bu arada köyler boşaldı. Geride sadece yaşlılar kaldı. Barbarların terörü yüzünden, rengarenk çiçekli, Gulemaran güllerinin kıpkızıl çaktığı, soğuk pınar sularının gümüşi aktığı sonsuz zaten ürkütücü yalnızdı. Uzaktan bakıldığında, kanatlarını iki yana açmış alev rengi yeleli, zer kehribar rengi gagalı, yere süzülürken atlar gibi kişneyen dev kartalları andıran “kon“lar artık yok. Yaylalar insandan arınık. Çobanların “ho, ho, hooo“ sedaları, “bındar“lardan yükselip yeşil sonsuzluklar boyunca yankılanan genç berivanların kahkahaları, kılamların sedası ölü, yeşil otlakları ada ada süsüleyen mor koyun sürüleri yitik, pınarların beslediği sürü “delavlar“ı otlar bürüdü.

Yalnızca, barbarın insanlığımızı yaralayan postal izleri var ortalıkta...

Süslenerek hayallere yerleştirilen gençlerin göçü yüzünden, köyler de yarı boş. Tarlaları sürecek, ekini gübreleyip sulayarak büyüten, hasadını yapan genç adamlar yok. O güzel insanlar, Yaşar Kemal’in sözüyle “o güzel atlara binip çekip git “medi“ler. Barbar, yüz yıllık zulümden sonra ilk kez, onlara gülümsedi. Bu gülümsemeyle de ruhlarını zehirledi. İyilik adına yurtlarından söküp savurdu.

Üstelik, neleri varsa sattırıp kişi başı, 7-10 bin dolar arasında değişen bir para alarak...

Ne oldu, niçin demeyeceğim. Ama, genç adam kalmadı Kurdistan’da. Bu bir gerçek. Geçen gün medyada bir haber vardı. Yalnızca Ağrı şehrinden 50 bin kadar gencin gittiği yazılıydı.

Yazık... Kurdistan, afyonlamadan sonra başka türlü çürüyor, çürütülüyor. Bu sahipsizlik ne böyle?

Oysa bu olanlar, sebepsiz değildir. Kurdistan’ı gençlerden arındırarak kökleri kurutuyor, umudu söndürüyor, geleceği karartmak istiyorlar.

İnceden inceye hazırlanıp, ilmik ilmik okunmuş bir talan ve sahipsiz mala çökme planıdır, uygulanan. Kurdistan’ı gençlerden arındırarak kökleri kurutuyor, umudu söndürüyor, geleceği karartmak istiyorlar.

Kurdistan’ı viraneleştirme, sahipsiz kılma planıdır bu. Gidişe karşı duran yok. Ses veren de...

Son zamanlarda, umudun sesiydi Barolar.  Onlar da bu “güler yüzlü kıyım“ karşısında suskun.

Nitekim, haberler geliyor. Bazı yerlerde muhtarlara buyruk verildi bile: Köydeki boş evleri bildirin diye. Afganistan’dan, Özbekistan, Çeçenistan, Çin Sincan’ın ithal kiralık askerlerini yerleştirecekler, kim bilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.