Kerkük’te tekrar yükselen Kürtlük

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Kürt yurtseverliği, insanlığı ayak altında olan bir halkın kurtuluş için dayanışmadır. Birlikte yurt savunması, özgürlüklerin kurtarılması amacıdır. Kürt, sadece yurdunu ve özgürlüğünü istiyor. Bu da en meşru hakkıdır, onun...

“Pirus Zaferi“, Makedonya Kralı Pyrrhus (Pirus)’un MÖ 279 yılında büyük kayıplara rağmen, Romalılara karşı kazandığı zaferin nitelenmesidir.  

O acı zaferden beri, ağır bedelli başarılar “Pirus Zaferi“ olarak niteleniyor. Bu bakımdan Kürt tarihi, “yenilmeye mahkum“ sayısız zaferle doludur. Irak’ta, geçenlerde gerçekleşen ve valinin belirlenmesini de öngören il genel Meclisi seçimleri de, bir yönüyle “Pirus Zaferi“dir.

Kısaca değinmek gerekiyorsa eğer, Kerkük, “ezelden beri“ Kürt şehridir. Ama Kürtler, ülkelerinin 1918’de parçalanmasından bu yana, bu yurt parçasını yönetme hakkından yoksundu. Ancak, Irak’ta diktatörlüğün yıkımından sonra, Sezar‘ın hakkı Sezar‘a, Kürtlerin hakkı da Kürtlere geçti. Kerkük şehri Kürt valilerce yönetilmeye başladı.

Fakat, bu durumdan Irak’tan çok, ırkçılıkta Alman Nazileri (Hitler) ile aynı yumurtadan ikiz, Türk rejimi huzursuzdu. Kürtlerin kendi evinin efendisi olması dönme, dönek yani çakma Türk’ün onurunu incitiyordu. Bunun üzerine, Kürt’ü burada da “hiç bir şeysiz“ bırakıp huzur içinde uyumak için, kan kokusu almış aç kurtlar misali dişlerini çak çak birbirine vurarak, içeriye dalmak üzere Kerkük etrafında dolanmaya başlamış, ikazdan anlamayınca da Amerikalılar kafalarına “telis“ (torba) geçirmişlerdi. Gelgelelim arsızın arlanması mümkün olmamış, bu kez “Kerkük Türktür, Türk kalacaktır“ diye diye ortalığa para dökerek, düne kadar Saddam diktatörlüğüne hizmet eden Türkmenleri örgütlemeye başlamışlardı.

Fakat olmadı. “Melanet“ çıkarıp kan akıtmaya güçleri yetmedi. Keskin bir dönüşle “dost, kardeş“ diyerek, Bağdat yönetimini kışkırtmaya başladılar. Onlara ucuz bir zafer gerekliydi. Türklerin ittirmesiyle 2017 yılında, İran işi Haşdi Şabi militanları takviyeli olarak hamle ettiler. Türk tipi “çökme“ yöntemiyle  Kerkük şehir yönetimine el koydular. Kürtleri saf dışı ettiler.

Ancak geçenlerde Irak’ta yapılan yerel seçimlerde, Kurdistan Yurtseverler Birliği (YNK) bir “Pirus Zafer“i kazanarak, Kerkük şehri yönetimi geri almayı başardı. Ulusal davada birlik ve dayanışmanın zaferi...

Ama, bu seçim vesilesiyle, Kürtlerin derin hastalığı ortaya çıktı. Orada düşmanlarının peşinden gidip, kendi geleceğine kılıç çekenleri de gördük. Eğer ulusal bilinçle davranılsaydı sonuçlar başka olurdu, elbette.

Yeri gelmişken, Kürtler ulusal çağın başlangıcından beri, çevrelerindeki her renge girdiler. Düşmanları peşinden her şey, herkes oldular. Ama bir bütün olarak “KENDİLERİ OLAMADI“lar.

1925’de idam edilen Kurdistan‘ın ulu şehitlerinden Seid Abdulkadir’in babası Şeyh Ubeydullah, ta İran içlerine yürüyüp bayrak dikmeye giderken Ermenilerden destek aldı. Ama “bir kısım“ Kürtlerden sadece ihanet gördü. Arkadan vurmaları yüzünden, savaş kaybedildi.

Şeyh Said’in oğlu Ali Rıza Efendi de, başkaldırı günlerini anlatırken “Türklere yenilmedik, bizi arkadan vuran Şeyhler, ağalara yenildik“ diyordu. İhsan Nuri Paşa başkomutanlığındaki Ağrı Dağı Karargâhı ihanete yenildi.

Yukarıdaki söze dönersek, Kürtler düşmanlarına hizmet ettiler. Onların kılıcını çekip köle kaldılar. Kötünün her şeyi oldular, her renge girdiler, ama bir türlü topyekün olarak kendileri, yani Kürt olamadılar.

Oysa, yer yüzünün 19. ve 20. yüzyıldaki bütün başkaldırıları, Frasız burjuva deviriminin etkisi ile “milliyetçi hareketler“dir. Latin Amerika başta olmak üzere, evrendeki kurtuluş hareketleri bir yana İkinci Dünya Savaşı’nda Fransızlar, Çekler, İskandinavlar, Belçikalılar başta olmak üzere Avrupalı komünistler, liberal ve ulusalcılar milliyetçi duygularla Nazilere karşı bir ve beraber oldular. Yan yana can verdiler. Tüm fedakarlıklar, milli duygular yani ülke ve halk içindi.

Kürtler, hiç bir zaman kimseden geri değildi. Şeyh Ubeydullah 1840‘larda milliyetçi duygularla Ermeniler’den yardım alıp Kürtleri örgütledi. Şeyh Said yürüyüşünün kişisel çıkara dayalı olduğunu, her şeyi yalan olan düşmanları bile iddia edemediler. Ağrı Dağı fedaileri de Kürt ve Kurdistan için bir araya gelmişlerdi. Seyid Rıza ülkesi ve halkı için direndi. Ve salt halkı acı çekmesin, ülkesi yangına boğulmasın diye kendini feda edip katillerine teslim olmaya gitti.

Elbette ki, Kürt milliyetçiliği evrenseldir, öyledir. İnsanidir. Fedakarlık, fedailiktir. Türk milliyetçiliğiyle karşılaştırmak, Kürt’e hakaret ve onu aşağılamak olur. Türk milliyetçiliği, Nazi neyse odur. Aynı ideolojinin ürünü, ortak yolun yolcularıdır onlar. Baksanıza, günün katilleri Naziler gibi aldıkları canların sayısıyla övünüyor, fetihler peşinde koşuyorlar...

Yani Naziler neyse Türk milliyetçiliği de odur. Nitekim, Atatürk’ün baş icraatçısı İsmet İnönü, 1925’te Şeyh Said’i yargılayan İstiklal Mahkemesi Başsavcısı Ahmet Süreyya Urşavaş’a gönderdiği telgrafta, “Gayemiz Kürtlerin ve Kürtlüğün kafasının ebediyen ezilmesidir“ diyordu. Budur Türk ırkçılığı. Farklı olanı ezmek, yok etmek...

 Atatürk  o nedenle “Ne mutlu Türküm diyene“ diye haykırıyordu.

Ermeni ve Rum boynunun vurulması, yüz yıldan beri Kürtlerin kırılması ırkçı histerinin bir sonucudur. Ve o histeri devam ediyor. “Kürt varlığını beka meselesi“ yapmaları bundandır. Rojava Kürt yurdu olduğu için, bugün işgal altında. Kürtleri öldüre öldüre bitirmek için Güney Kurdistan bomba altında. Selahattin Demirtaş onlar Kürt oldukları için esir. Kürt şehri olduğu için Cizre, Şırnak ve diğer kent kasabalara saldırı. Faili meçhul katliamlar, köy yakmalar da ırkçı hezeyanın bir başka sonucudur.

Kürt yurtseverliği ise insanlığı ayak altında olan bir halkın kurtuluş için dayanışmadır. Birlikte yurt savunması, özgürlüklerin kurtarılması amacıdır. Kürt, sadece yurdunu ve özgürlüğünü istiyor. Bu da en meşru hakkıdır, onun...

Ama, Son Irak seçimlerinde örneğini bir kere daha seyrettiğimiz üzere bir kesim Kürt vardır ki, ulusal hak ve özgürlükler yerine parti çıkarı, şu veya bu ideolojiye tapınıyor. Düşmanına hizmet vermeyi önde tutuyor.

Eğer böyle olmasaydı, son Irak seçimlerinin sonucu çok farklı olurdu...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.