İsrail’in Filistinlileri ve Türk’ün Kürtleri...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Cendereyi Kürtlere uygulayanlar, hiç utanıp sıkılmadan Filistinilerin hak ile özgürlükleri için ağlama ayinleri düzenliyor, yas tutuyorlar...Filistinliler için yas tutup savaş naraları atanlar, Kürtlere yaptıklarından utansalar...

Ve insan, hayvandan farklılaşıp güdülerin peşinden gitme yerine, vicdanın süzgecinden geçmiş düşünce gücüyle insan oldu. Bu açıdan bakıldığında insan, güdülerini frenleyen hayvandır.
Her neyse, hayvanla insan arasındaki farkın felsefesi değil konumuz. Somut konumuz, İsraillilerle Türklerin düşmanına bakış farkı. Örneklerle bu konuya bakacağız.
Yahudilerin (İsrailliler) bir Filistin sorunu varsa eğer, Türklerin de Kürt diye bir meselesi var.
Ha, elbette İsrailliler, Türkler gibi oradan buradan kaçarak gelen yurtsuz çulsuzlardan değildir. Ana yurtları Kudüs merkezli, bugünkü topraklardır. Onlar burada oluştular. Bu topraklarda kadim uygarlıklarını yaratarak yaşadılar. Dinlerini yer yüzüne yayan peygamberler yetiştirdiler. Musa, İsrail oğulları soyundandır. İsa, bu topraklar ve bu kültürün yarattıklarındandır. Muhammed’in dini, Musa’nın kitabından alıntılarla doludur.
 Müslümanların, bugün hak iddia ettikleri Mescidi Aksa, eski bir Yahudi eseri, Hazreti Süleyman tapınağıdır.
Ama bu halk, ta Babil kralı Nabukadnazar zamanında zulme uğradı. Ülkelerinden koparılıp sürgüne gönderildiler. Daha sonra, (bugünün sayısız Kürt‘ü gibi) aralıklarla sürgün yaşamaya devam ettiler. Dünyanın dört bir yanına dağılıp imkansızlıklara ve soykırımlara rağmen, yaşama biçimlerini, kültürlerini yaşatarak gele geldiler. Ama o arada yeryüzü bilim ve sanatına da büyük katkılar sundular.
 İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, büyük çabaların kazancıyla ana yurtlarına dönüş yolunu bulup akın akın geldiler. Kendi devletlerini kurdular. Ama orada Filistinliler de var ve onları benimsemiyorlardı. Buna rağmen, Türklerin davrandığı gibi, onları kırıp malları, mülkleri, zenginliklerine çökme yoluna baş vurmadılar. Varlıklarını zenginlik kabul ettiler. Hizmet sundular.
Bugün, İsrail’de 820 bin kadar Filistinli, kendi kimliği ve kültürüyle yaşıyor. İsrailliler de her türlü hizmeti sunuyor, onlara. İsrail’de İbranice’nin yanında, onların dili olan Arapça ikinci resmi dildir. Çocukları, ana okulundan başlayarak kendi dilleriyle eğitim görüyorlar. Filistinlilerin 9 tane de Arapça eğitim, öğretim veren üniversiteleri vardır. Sağlık ve adli işlemler Arapça görülüyor. İbadetleri de Arapça’dır. Temsilcileri, İsrail Parlamentosu’nda Arap titri, ünvanıyla oturuyorlar. Gerektiğinde Filistin davasını ve Filistinlilerin hakları, özgürlük ve ihtiyaçlarınını dile getiriyorlar.
Ayrıca bölgede bir Filistin devleti ve bu devletin Birleşmiş Milletler’de de temsilcisi var. Filistinliler seçimle oluşan parlamento ve yönetim kadrolarıyla kendi efendileridirler.
Ama bir yandan da, ondan bundan aldıkları gazla İsrail’i yok etmek için uğraşıyorlar.
Kürtlere gelince, onlar kendi yurdunda esir yaşıyorlar. Her Kürt, daha doğarken suçlu (terörist)dur. Hayat ambargo altındadır Kurdistan’da. Kürt’e adalet yok, hukuk tatildedir. Türk’ün keyfi esince evleri, köyleri, ormanları, baştan başa ülkeleri yanıyor. Toplu ev hapsi uygulanıyor. Meraları, yayları, bağ, bahçe ve tarla ile çayırları onlardan esirgenip yasak bölge ilan ediliyor. He türlü insani hak ve özgürlük, yüz yıldan beri yasaklıdır. Şekilde görüldüğü üzere, Türk yasaklarına uygun olarak seçilmiş liderleriyle Kürt seçilmişler, Türk zekasının bile absürt bulduğu gerekçelerle esirdir hapishanelerde. Belediye yönetimleri gasp edilmiştir. Parlamento’da tek kelime Kürtçe laf eden Leyla Zana hapse atılarak cezalandırıldı. İkinci kere seçildiğinde ise hakları elinden alınıp evine gönderildi. Kürtlerin ıslıkla Kürtçe melodi çalması bile yasaktır. 25 milyonluk Kürt kitlesinin dili, Türk tutanaklarında “bilinmeyen dil“dir. Türk bölgelerinde Kürtçe konuşan, kılam mırıldanan Kürt linç ediliyor veya kurşunlanıyor. Kürtçe ibadet eden, İslamın kitabı Kuran ve Mevlüt okuyan din adamları hapsediliyor, camileri olmadığı için, parklarda kendi dilleriyle ibadet eden Kürtlerin üstüne köpekler salındı. Kış ortasında buzlu su sıkılarak, zehirli gazlar atılarak dağıtıldılar. Hapse kondular.
Ve bu cendereyi Kürtlere uygulayanlar, hiç utanıp sıkılmadan Filistinilerin hak ile özgürlükleri için ağlama ayinleri düzenliyor, yas tutuyorlar.
Kürt’ün 10 şehir ve kasabasını muhasaraya alıp terki de yasaklayarak aylar boyu bombalayan, mitralyöz ateşi, füze atışlarına tutan Recep Erdoğan hiç sıkılmadan, Filistinliler bahanesiyle insani görünme, hümanist (insancıl) rolü oynamak için sahneye çıkıyor...
Kürtler, yüz yıldır sadece ve yalnız Kürt oldukları için, esaret cenderesinde ezilerek can veriyorlar. Bu barbarlığa alkışa duran, Rojava, Güney Kurdistan’ı işgale, Kürtleri kırmaya giden askerleri selalar, dualarla uğurlayan güruha diyeceğimiz yok.
Onursuz Kürtler mi? Yer yüzünde, her insanın bir fiyatı vardır. Fiyatını bulunca, ruhunu satan Kürtlerin varlığı da gerçektir. Bunlar, İdrisé Bitlisi’den beri vardı, hep olacak. Dün Hamidiye adı altında, bugün korucu, Hizbullahçı, itirafçı, iz süren muhbir adıyla kendilerini satıyor, onurlarını yedikleri ekmeğe katık ediyorlar.  
Demem o ki, Filistinliler için yas tutup savaş naraları atanlar, bir de Kürtlere yaptıklarından utansalar... Yani ey utanç, her nerdeysen çık deseler...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.