Filistinliler de barbarlıkta Türkleri örnek aldılar

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Türkler, evrensel kötülüğün öncüleri olarak kendilerine yakışan kötülükle günler gecelerden beri, kendilerine yakışan kötülükle Rojava göklerinden, insan başına füze, bomba yağdırıyorlar. Bu yaptıkları, soykırımda yeni icadın denemesi.

Türklerin, yer yüzü uygarlığının evrensel evrimine, bir iğne ucu kadar bile olsa katkısı, herhangi bir olumlu icadı, keşfi, faydası olmadı. Ama iğrenç kötücülükte hep örnek oldu.
Örneğin kıra doğraya insan soyunu kurutmada, Alman Nazilerine örnek, Hitler’in sözüyle öğretmen oldular. Bu çağda da, kötücülüğe öncülük etmeye devam edip dünyamızı kirletiyorlar.
Örneğin kimileri için savaşlar, hala kaidesi kuralı da olan bir tür şövalyelik, başka bir deyişle düelloculuktur. Ama bunlar, şanlarına yakışanıyla savaşları da kendilerine benzeterek suç kirine buladılar. İslamcı barbarlara, İsrailliler derken, en son kötücülükte İslamcı Filistinlilere rol modeli oldular.  
İsrailden başlayalım: Türk ordusu yürüdüğünde, gerisinde esir Kürt köyleri yanıyor, yıkılıyordu. İsrailliler, bu örnekten yola çıkarak, Filistin yerleşkelerine buldozerlerle girdiler.
Botan’da Kürt köylerini havadan bombaladılar. 10 Kürt şehir ve kasabasını füzelerle enkaza çevirdiler. Esir aldıkları köylüleri kayalıklardan, helikopterlerden aşağıya attılar.  Topluca ateşe verip diri diri yaktılar. İnsan cesetlerini sokaklarda, gevende köpeklere yem ettiler. Disiplinsizlik eden korucuları minibüse doldurup yaktılar. Sokaklarda, ölü Kürt bedenleri sergilediler. Bingöl’de çırılçıplak sergilenen genç Kürt kadınının bedeni, şair Metin Altıok’un şiirinde yaşıyor.  
Bunları taklit edip izinde İslamcı barbarlar (ki onlar simdi Recep Tayyip’in başkomutanlığı altında, Özgür Suriye Ordusu adıyla kiralık askerdir), İdlip’te esir aldıkları insanları yüksek binalardan aşağı atıyor, Rojava’da insan kesme, diri diri yakma ayinleri düzenliyorlardı. Allah-u ekber naralarıyla tecavüze koşuyor, hırsızlık, soygun yapıyor, esir Kürt kadın pazarları açıyorlardı.
Filistinli İslamcılar ise (Hamas) öldürmede kadın, çocuk, savaş masumu ayırımı yapmadan can alıyor, esir aldıkları kadınları sokakta dolaştırıyor, suçu Yahudi olmaktan ibaret olan dövme sanatı nakışçısı Shani Louk adındaki genç kadının ölü bedenini sokakta sergiliyorlardı. Tıpkı Türklerin 2015 yılında, Varto’da mertlik ve cengaverlik adına gencecik Kevser’in bedenine yaptıkları gibi...
Türkler, evrensel kötülüğün öncüleri olarak kendilerine yakışan kötülükle günler gecelerden beri, kendilerine yakışan kötülükle Rojava göklerinden, insan başına füze, bomba yağdırıyorlar. Bu yaptıkları, soykırımda yeni icadın denemesi. İnsanları topluca bir arada, kıpırtısız tutmak için, kaçış yollarını, köprüleri yıkıyor, havadan saldırıyorlar. Füze taaruzundan kurtulanları açlık ve sussuzlukla kırmak için de son icat olarak su depolarını, buğday silolarını vuruyor, sürüleri imha ediyorlar...
Bunların bilip ezberlerinde tuttukları bu: Yok edicilik. Soy kurutarak, Kürt davasını bitirmeye çalışıyorlar.
Oysa çağın en kanlı katili ve kendi halkını da soyan hırsız, alevlenen İsrail Filistin savaşı için, “ateşi körülüklemek çözüm değildir“ diyordu. Ama aynı ağız, “dünyanın neresinde bir Kürt varsa oraya kadar“ naraları atandı.
Çinlilerin ölümsüz bilgelerinden Konfüçyus’un “rüzgarda eğilen otlar, yeniden doğrulur“ diye, doğruları anlatan bir sözü vardır. Kürtler, yüz yıldır rüzgar önünde eğilip doğrulan çayır otları gibidir. Düşman her eğilmeden sonra, “kırdım bitirdim“ diye naralanıyor. Hatta, kendini bitişe inandırmak için, kağıda çizdiği mezar taşına “Kurdistan hayali burada yatıyor“ diye yazıyor. Ama Kürtler her ölüm dalgasından sonra üstünü başını silkeleyerek doğruluyor ve kendi deneyimlerinden çıkardıkları yeni derslerle, nihai hedefe varma koşusuna devam ediyorlar.
Ve onlar da, yeni bir aşama. Yaşanmışların deneyimleriyle zengin bir dalgadır, bu. Bugüne dek savaş, Kurdistan’ın topraklarında gelişti. Türkler savaşın ne olduğunu görmediler, doğrudan etkilenmediler. Hiç bir şey olmamış gibi hayatlarını sürdürdüler. Kurdistan yangın içinde ve enkaz ama, onların bölgesi, ulaşım yolları, köprüleri, sınai tesisleri sapa sağlamdı. Hiç bir zaiyatları olmadı, düşmanın. Düşman ülkesinde hayatlar hep normal akışında herıkleşti. Bu devir kapandı, kapanıyor.
 Kürtler, 1999 yılında onların kalbinde açtıkları bir yara ile sefaletin gelişi, seyrini gördüler. İstanbul’da bir iş merkezine saldırıdan sonra, ülkede hayat akışı felce uğramıştı.
İrlandalılar ve Basklılar savaşı düşman yurduna yayarak kazandılar.
Elbette onlar gibi barbarlaşma değil, ama Filistinli dinciler bile, bu konuda uyanıp savaş stratejisini değiştirdiler. Kürtlerin eksiği ne?..
Ha, yeri gelmişken İsrailliler işgalci değildir, Ortadoğu’da. Tarihi kadar yerli ve bölge medeniyetinin yaratıcılarıdır. Açık söylemek gerekiyorsa Hristiyanlık ve İslam da bu uygarlığın türevidir. İslam’ın kitabını yazan Ömer, Musevi ve Tevrat’ın pek çok ritüeli de İslam’ın kuralıdır.
Ayrıca, Kürtlere de düşman değiller. Musevi Kürtler, orada kültürlerini özgürce yaşayabiliyorlar.  Ya Filistinleri ve onların destekçisi Araplar, Persler ve Türkler?...
Ek olarak, Filistinliler ne zaman Kürt dostu ki? Kürtlerin varlığını tehlike gören, kült liderleri Arafat değil miydi? O değil miydi, Saddam’a kiralık taburlar veren? Kürtler kırılırken, yerde kendi kanları içinde boğulurken, bir kere dönüp baktılar mı Filistinliler?
O halde, bu Filistin“pale“liği ne böyle? Ve dün Kürtleri satırlarla doğrayan, domuz bağı ile boğup, enseye tek kurşunla yere seren Türklerin kiralık katilleri Hizbullah, Kuzey Kurdistan’da, Kürtler adına diyerek Filistin’e destek gösterileri düzenliyor, Kemalist Kürtler de, “kahrolsun Siyonizm" naralarıyla can düşmanlarıyla diye bütünleşiyorlardı ki, ört ki ölem ey milli ruhum!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.