Batı Seçimi: Politik yanılsama ve Üçüncü Yol

Hasan KILIÇ Haberleri —

  • Yanılsamayı seçim tercihine belirleyici kılmadan önce gerçekçi ve kolektif kurtuluşu esas alan ideo-politik siyasal durum değerlendirmesine ihtiyaç var. Bu ihtiyaç giderilmeden Üçüncü Yol’un koordinatlarını belirlemek imkansızdır.

31 Mart yerel seçimi yaklaşırken iktidar karşıtlığını esas alan birçok değerlendirme yapılmaya devam ediyor. Bu fikirlerden bazılarına göre İstanbul başta olmak üzere metropollerde AKP’ye kaybettirmek, DEM Parti’nin temel hedefi ve tercihi olmalıdır. Bu fikrin kendisini dayandırdığı nedenler ve göremediği siyasal bağlamlar önemli bir yerde duruyor. Çünkü bunlar aynı zamanda ortak mücadelenin geleceğine dair bugünde oluşan siyasal yarıklara işaret ediyor.

Söz konusu fikrin dayandığı birkaç gerekçeyi sıralamak gerekirse, “Türkiye’de tek adam rejimi var. 31 Mart 2019’da faşizm geriletildi. Büyük miktarda ekonomik kaynağın kontrolü ‘muhalefet’e geçti. İktidarın kaybetmesi yerelde muhalif bir iktidar yaratacak.”

Bu gerekçeleri çoğaltmak mümkün. Her birinin tartışmalı değerlendirmeler ve tespitler olduğunu belirtmeye gerek yok. Bu gerekçeleri üretenlerin görmediği bazı noktalar, 3. Yol’u savunmak ve kendi adaylarıyla seçime girmeyi daha fazla öne çıkarıyor.

Öncelikle Türkiye’deki merkezileşmenin geldiği düzeyi ve yerel yönetimlerin yetkilerinin yasalarla alabildiğine kısıtlandığı gerçeği (kayyım atama yetkisini saymaya bile gerek yok) ile otoriterleşme- diktatörülük tespiti yapılmasına rağmen belediyelerin “yetkisizliği”ni görmezden gelme durumu ciddi bir çelişki olarak yerli yerinde duruyor. Bunun yanı sıra sıralayacağımız bazı durumlar, ortak mücadele zemininde oluşan yarıkları göstermesi açısından önemlidir. Bu kapsamda söz konusu fikre bakıldığında şunları sıralayabiliriz.

  1.  2019’dan beri gerek demokrasi gerekse de ekonomik kaynakların talan edilmesi konularında CHP pratiğine tek bir eleştirel yaklaşım yok. CHP’ye büyükşehirleri kazandırma ve 14 Mayıs’ta güçlü şekilde destek olmanın ortaya çıkardığı CHP tabanının ön yargılarının demokrasi mücadelesine karşı azalması durumunu örgütleyememeye dair öz eleştiri de yok.
  2. 2024 seçimine dair politik tercihin Kürt coğrafyasına etkisi hiçbir şekilde hesap edilmiyor. CHP’ye desteğin artık bir eklemlenme durumu yaratacağını, devlet eliyle üretilmek ve büyütülmek istenen Kürt sağına siyasal olarak hizmet edeceğini görmekten aciz kalıyor. Böylece Hamas tuzağına hizmet edileceği okunamıyor. Yani seçim tümüyle Türklük dairesi içerisinden değerlendiriliyor. Egemenler açısından Kürt sorununun kurucu vasfı es geçiliyor. Böylece bu fikri savunanlar ile Kürt sosyolojisinin duygusu arasında ciddi bir yarık oluştuğu görülüyor.
  3. Bu fikrin kurduğu denklemlerde muhalefetin aslında “resmi muhalefet” olduğu görülmüyor. Muhalefetin Türkiye’nin kurucu kodlarına dair değil değişim umudu, eleştirel bir tutum bile almadığını görmüyor.
  4. Bu görüş çoğunlukla sol-sosyalist çevrelerde geçerli olmasına rağmen CHP’nin sermayeyle kurduğu tarihsel-güncel mutlak yakınlık görmezden geliniyor. Sanki 2019-2024 arası büyükşehir belediyesinin kaynakları sermayeye değil de yoksullara, emekçilere harcanmış gibi bir algı ortaya çıkıyor.
  5. Bu fikir kendisini “faşizmin kurumsallaşması” tehdidine dayandırıyor. Oysa CHP-DEM Parti iş birliğinin faşizmin toplumsallaşmasına hizmet edeceği görülmek istenmiyor. Seçim sonrası artacak ekonomik buhran ve siyasi istikrarsızlığın iktidar tarafından Kürt ve seküler nüfusa karşıtlığa yoğunlaştırabileceği ve bugünkü iş birliğinin (eklemlenmenin) seçim sonrasına hizmet edebileceği değerlendirmeye katılmıyor. Tarihin sonu 31 Mart olarak görülüyor. Böylece seçime endeksli değerlendirmelerin iflas etmeye mahkûm olduğu gerçeği bir kez daha açığa çıkıyor.

Görünen o ki, siyasi konjonktürün reel değerlendirmesini yapmak yerine verilmesi istenen seçim tercihine nedenler uyduruluyor. Kısa vadeli ve uçucu seçim başarıları, siyasal olanın gerçekliğine tercih ediliyor. Batı’nın yerel seçimleriyle ilgili ifade edilen “Faşizmin ilerleyişinin önünü kesmek, diktatörlüğün yerel dayanaklarını çökertmek!” gibi ifadeler, siyasal konjonktürü birçok açıdan okuyamama durumuna düşüyor ve Kürt halkının seçimler yoluyla sistem içi siyasete-kaygılara-taht kavgalarına eklemlenmesini rasyonalize etme noktasından ileri gidemiyor.

Yanılsamayı seçim tercihine belirleyici kılmadan önce gerçekçi ve kolektif kurtuluşu esas alan ideo-politik siyasal durum değerlendirmesine ihtiyaç var. Bu ihtiyaç giderilmeden Üçüncü Yol’un koordinatlarını belirlemek imkansızdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.