“Bana ganimet yoksa Hamas mücahit…"

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Her şeyi ile birlikte hayallerini de kaybetmiş korsan gibi, hayali atalarına övgüler dizip, Yahudilere söverek öfkesini emziriyor, bununla huzura erişmeye çabalıyordu: “Bana ganimet yoksa eğer, Hamas yurdunu savunan mücahit, İsrail de teröristtir...“

Kürtleri katletmek, kalanları yerinden edip yer yüzünün kimliksiz, yurtsuz, çulsuzları haline getirmek, Recep Erdoğan’ın sıradanlaşan işi, Kürt anaları ağlatmak da sermayesidir. Bu sermaye ile hem dönmeliğini kapatıp Türklüğünü kanıtlıyor, hem de dönme, döneklerden oluşan Türk ırkçılarının ardındaki desteğini kavileştirerek, iktidar saltanatını pekiştiriyor.  
En son, “Türklüğe hizmet tertibinde“ Rojava’yı yakıp yıkma ve cinayetler işlemekle meşgulken, Filistinli İslamcıların Hamas örgütü sınırı delip İsrail’e girmiş, müzik şenliğinde eğlenen gençlerden başlayarak, sivil katliam yapmış, savaş başlatmıştı. İsrail’in karşı atağıyla ortalık kan kesilmişti.
Recep Erdoğan’ın, kan kokusu algısı akbabalarınki gibi gelişkindi. Taze kan kokusu aldığında, hemen ölülerden kazanç devşirme hesabı yapmış ve sanki karı-koca dalaşını ayırmaya yeltenir gibi, “ben size arabulucu olayım“ diyerek öne atılmıştı.
O, “savaş alanlarından nemalanma“ için, bunu hep yapıyordu. Dünyanın neresinden kan kokusu algılasa, hemen “arabulucu olayım“ diye sıyrılıyor, arabuluculuk kapamıyorsa eğer, “sevabına sana yardım edeyim“ diyerek, taraflardan birine yanaşıyor. Ayağına yer edince de, kan emen örümcek gibi, ölümcül ağını örüyordu.
Güney Kurdistan ve Irak’a “Allah adına sevap işleme“ diye diye gitmişti. Suriye’de arabulucuydu. Ve o şimdi, bu topraklarda işgalci. “Ülkemden çık“ diyenleri de “gücünüz varsa beni çıkarın“ cevabıyla kavgaya çağırıyor. Kafkasya’da, “koyun postuna bürünmüş kurt“tu. Bu tuzakla girdi ve sonra, hava araçlarıyla takviyeli ordusuyla Ermenilerin malına çöktü.
 Sudan’a yardım tuzağıyla girdi. Ardından, “hadi çoluk, çocuk öldür“ diyerek taraflardan birine damadın dronelerini pazarladı.
Rojava’da can alıp, can suyu barajları, ekmek deposu siloları, ısınma, aydınlatma kaynaklarını yıkmakla meşgulken İsrail-Filistin olayını, ayağına gelen fırsat olarak gördü.
Bu savaş nasıl boyutlanır bilinmez, ama eninde sonunda bitecekti. İşte o an akbabaların kana üşüşme, ölü soyucuların da ganimete koşu zamanıydı. “Osmanlı tipi emperyalist“ adına soygun olmazsa bile, “ganimete hücum“ tertibinden damatlara kazanç yolu açma, “şürekaya“ da savaş enkazını kaldırma, inşaat dikme ameleliğini garantileme imkanı vardı.  
Hayal bu, heyecan büyüktü. Ve Recep Rojava’da cinayetler işleyip seri katilliğe devam ederken, yüzüne sıçramış Kürt kanını sile sile “ahir zamanların barış havarisi“ edası takınarak, İsrail ile Filistinilere yanaşıyor, “size sevabına bir arabuluculuk hizmeti vereyim“ diyordu. Hemen ardından, düne kadar dağ bayır dolaşıp insan avlayan eski Teksas’ın “kelle avcıları“ gibi, Kürtleri havadan ve yerden avlayan Kürt Hakan çavuşla birlikte, barış kampanyası açıyordu. Recep Erdoğan, kampanya boyunca bülbüller gibi şakıyıp güvercinler misali mırıldanarak, ölü çocuklar ağıdı söylüyor, Nazım Hikmet’ten çalınma sözle “çocukları öldürmeyin efendiler“ diyordu.
Ama attığı taklalar, savaşın kan ve yıkımından kazanç derme niyetini, IŞİD ve Hamas’la bütünleşen İhvancı yüzünü örtemiyor, çabaları boşa çıkıyordu. İsraillilerce ciddiye alınmadı, yani. Sonra, ikinci bir kurnazlıkla “Filistinlilerin garantörü ben olayım“ demeye başladı. Ama o da tutmadı. Bunun üzerine barışçı söylemi aniden değişti. Savaşçı kesildi. Hamas’ı, kendisi gibi mavi barış kuşu olarak sundu. Dünyanın gözü içine baka baka, “Hamas bir terör örgütü değil, toprağını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubudur“ diye haykırdı.
Elinden kaçırdığı fırsatların hırsından, kendini kaybetmişti artık. Partisinin parlamento grubunda, hafıza kaybına uğramış gibi Kurdistan’ın üç parçasında yaptıklarını İsrail’e ihale ederek bağırıyordu:
“Savaş uçaklarıyla gece gündüz şehirleri bombalayan, binalarıyla sokakları ateşe boğan, tanklarıyla silahlarıyla saldırıyı gerçekleştiren başka ülke bulamazsınız.“
Türk devletinin başka halkları yok edip malı mülküne konup ırkçılık temeli kurulduğu, tam yüz yıldan beri de Kürtleri yoklara karıştırmak üzere onları kırdıklarından habersiz, eline verilmiş metni haykırıyor “Biz ırkçılık yapmamış tek halkız“ diyordu.
Gelgelelim, Sülün Osman palavrası tutmadı. Yahudiler, zokkayı yutmadı. O da her şeyi ile birlikte hayallerini de kaybetmiş korsan gibi, hayali atalarına övgüler dizip, Yahudilere söverek öfkesini emziriyor, bununla huzura erişmeye çabalıyordu:
“Bana ganimet yoksa eğer, Hamas yurdunu savunan mücahit, İsrail de teröristtir...“

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.