Türkiye sosyalist hareketinin krizi -1-

Forum Haberleri —

1 Mayıs: foto: MA

1 Mayıs: foto: MA

Bugünden hareketle geçmişi çözümlemek: 

  • Özgürlük Hareketi, her zaman daha ileri süreçleri kaplayan bir siyasal okumaya ve pratiğe sahipken/sahip olmak zorundayken Türkiye Sosyalist Hareketi bu okuma ve pratikten çoğunlukta yoksundur. Bu yoksunluk hali ‘kendi içinde’ krizli bir hali de yaratmaktadır.
  • Özgürlük Hareketi özellikle özyönetim direnişlerinden sonraki sürecini anlamlandırmaya ve ona göre politika üretmeye çalıştı/çalışıyorken Sosyalist hareketin Kurdistan’da olup bitenlerin Türkiye cephesinden ne anlam ifade ettiğine dair bu kadar kısır kalması Özgürlük Hareketi’nin Türkiye politikasını da etkilemektedir.

DİYAR RÛMET/ARÎN KAÇKAR

“Tarih günümüzde gizli ve biz tarihin başlangıcında gizliyiz.” Abdullah Öcalan

Tarihi, günümüzdeki verilerle geriye dönük okumak ilk elden sarıldığımız bir yöntemdir. Bugüne bakarak geçmişteki kırılma anlarını analiz etmek ve geleceği kurarken buraya dayanmak… Tarihsel kırılmalar çözümleyenin odaklandığı yere göre değişiklik gösterebilir. Bu yazı dizisi boyunca biz tarihsel kırılmayı Özyönetim Direnişleri ve sonrasındaki yaşananlar ile ele alacağız ve çözümlememizi buradan hareketle kuracağız.

Çöktürme Planı, Özgürlük Hareketi ile Türk devletinin Kürt Sorunu konusunda müzakere süreci ağır aksak devam ederken ortaya çıkartılan ve Türk devletinin Özgürlük Hareketi’ne karşı yürüttüğü politikada yeni bir aşamayı biçimlendiren bir plan olarak karşımıza çıkmıştı. Bu planın ortaya çıkartılmasından sonra, hızlı değişikliklerin yaşandığı bir siyasal sürece girmiş olduk. 

Özgürlük Hareketi’nin 2015-2016 özyönetim direnişlerine gidene kadar yaşadığı durum, sonrasındaki gelişmeler, hem Türkiye’de hem Bakur’daki mevcut durumun anlaşılması için geçmişe dönüp bakarak kırılmanın nerede olduğuna dair yaptığımız analizlerimizde Çöktürme Planı büyük bir yer kaplamaktadır. Fakat Özgürlük Hareketi açısından oldukça fazla analiz edilen Çöktürme Planı’nın Türkiye sosyalist hareketinin içinde olduğu kriz açısından çok fazla ele alınmamasının getirdiği eksikliği tamamlamak gereklidir.

Bugün Türkiye sosyalist hareketinin kitleselleşmemesi ve kurulan ittifaklı/bileşenli yapıların özellikle 2023 seçimleri ile dışarı yansıyan ayrıksı görüntüsünün sebeplerinin ne olabileceğine dair bir çözümleme yaparak bu durumun aşılması için bir tartışma başlatmanın gerekliliğini hissediyoruz. Mevcut durumda Özgürlük Hareketi, kapladığı geniş alan ve girift örgütsel yapısı nedeniyle her zaman daha ileri süreçleri kaplayan bir siyasal okumaya ve pratiğe sahipken/sahip olmak zorundayken; Türkiye Sosyalist Hareketi bu okuma ve pratikten çoğunlukta yoksundur.

Bu yoksunluk hali Özgürlük Hareketi ile arasında bir makas açıklığının yanında ‘kendi içinde’ krizli bir hali de yaratmaktadır. Hem Özgürlük Hareketi ile belirli hassasiyetler konusunda ortaklaşamama hem de farklı yapılar arasında ortak mücadele için bir zemin oluşturamamaktadır.

Özgürlük Hareketi özellikle özyönetim direnişlerinden sonraki sürecini anlamlandırmaya ve ona göre politika üretmeye çalıştı/çalışıyorken Sosyalist hareketin Kurdistan’da olup bitenlerin Türkiye cephesinden ne anlam ifade ettiğine dair bu kadar kısır kalması Özgürlük Hareketi’nin Türkiye politikasını da etkilemektedir.

 Çöktürme Planı ve sonrası üzerine Özgürlük Hareketi penceresinden çok şey yazılıp çizilmişse de devletin savaş politikasının harekete ve halka etkisi, demokratik siyasetin darlaşması, kitlesellik halinin eskisi kadar olmaması her kurulda tartışılmaya devam etmiş olsa da bunun sadece Bakur üzerinden yapılması büyük bir eksikliği de yaratmaktadır.

Bu durum, Sömürge Kurdistan’da olup bitenlerin sadece haber değeri açısından değil, politik olarak da tecrit edilmesi ve siyasetlerin ortaklaştırılmamasına yol açmaktadır. 

2015 sonrası dönemde Kurdistan’ın payına artan işgal ve talan düşerken Türkiye’nin payına artan antidemokratiklik, ekonomik kriz, şovenizm, örgütlülükten uzaklaşma ve kadın düşmanlığı düşmüş oldu. Türk devleti, savaş politikaları ile hem Türkiye demokratik cephesini zayıflattı hem de Özgürlük Hareketi’ni Türkiye’den süpürmeye çalıştı.

Özgürlük Hareketi bir ilk mevzi olarak Bakur sahasında tutunmaya çalışan politikalar üretmeye çalışmışsa da Türkiye’ye sesini duyurmakta eksiklik yaşamaya devam ediyor. Özyönetim sonrası Bakur’daki varlığını askeri olarak azaltması politik olarak da yeniden inşa etmeye çalışması onun Türkiye’ye dair politika üretmesini de yavaşlattı. Demokratik siyasetin bileşenli yapılarının da daralması, demokratik cephenin zayıflaması ile Türkiye’de kendini var etmekten uzaklaştı. 

DEM Parti’nin (HDP) bileşenli yapısının 2023’te ortaya çıkan kopmaya yaklaşan hali; Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ve başat olarak kongre fikriyatı olarak HDK’nin tam olarak ne anlama geldiğinin anlaşılamaması, Özgürlük Hareketi’nin bu zorlu süreci yönetirken yaşadığı gerilimlerin Türkiye sosyalist hareketinin de kendi içinde kaynayan kazan olması nedeniyle doğru müttefiklik geliştirememesi ile de ilgisi fazlası ile var.

2024 Mart seçimleri ile Türkiye demokratik cephesinin baş düşman olarak gördüğü AKP’nin yerelden zayıflaması krizli yapıları çözümlemek için bize bir nefes aralığı bırakmış durumda. Her ne kadar Kurdistan açısından savaşın yoğunluğu artmış olsa da Türkiye’de bu nefes aralığında yapıcı ve kriz çözücü bir tutum sergilenmesi halinde savaşın da seyir değiştireceğini iyi analiz etmek gerekiyor. Bu nedenle Türkiye’de devrimci-demokratik mücadele yürütenlerin bu krizi çözmek için bir politik tartışmanın içine girmesi gerekmektedir. Yazı dizisi bu tartışmaya katkı sunma amacı taşımaktadır.

Özgürlük Hareketi’nin zengin tarihsel deneyimlerinden yola çıkarak, onun her atıl kalma anında kendisini yeniden var etmesine öncülük eden politik önderliğin kurumsallaşma düzeyinden feyz alarak Türkiye sosyalist hareketinin de benzer dönemeçleri yaratmaktan kaçmaması gerekir. Zira devrim düz yolun değil, çetrefilli, zikzaklı yolların ufkundadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.