Modernite kıskacında Yahudi sorunu ve Kürtler

Forum Haberleri —

Ortadoğu

Ortadoğu

  • Arap milliyetçiliği sorunu Yahudilerin Ortadoğu'ya gelmesinde, Yahudi milliyetçiliği ise sorunu Arapların varlığında bulmaktadır. Sorunun krizlerle devam etmesi de bu iki anlayıştan kaynaklanmaktadır.

MAHSUM KOYUN

Hakikat demeye korkan politikacının dili, çıplak bedeni görmeyen kör kadar belleksizdir. Bellek zamanı gören ve biriken sayısız imgedir. Çıplak olan her şey ise gerçektir. Ya da gözle gördüğümüz her şey çıplaktır. Zihin tüm perdelerin ardına bakar, görmeyi zorlar. Dolayısıyla özgürlükle ilişkisi en yoğun alandır. Burada hemen aklımıza Önder Apo’nun “İnsanın zihin yoğunluğu ve esnekliği özgürlüğüyle anlamlaşır” sözü gelir. Bellek üzerine her düşünmenin zorunlu referansı özgürlük tarihin ruhumuza kazıdığı izlenimler ve olaylardır. Nitelikseldir ve dolayısıyla bellek asla donmuş değildir. Tepki cıva gibi akışkan, özgürlük gibi değişken ve esnektir. Belleğin esnekliği tarihin şimdileştirilmesi ve anın özgürleştirilmesiyle ilişkilidir. Tarihin şimdiki hali kimliksel ve ideolojik niteliklerinin filtresinden geçmiş bir hakikat, yani gerçeğin bir bütün hali olarak Şimdi’yi aydınlatmaktadır. O halde Önder Apo’nun "Tarih Şimdidir" belirlemesi hakikatin mutlak tekillikten çıkmasını ve zihinsel devrimin tarihsel bilinçle iliskisini de gözler önüne serer.

Hegel’e göre yalnızca devletli ve tarihe sahip halkların belleği vardır. Geriye kalan devletsiz ve ilkel olan “tarihsiz halkların” belleği inkar edilecekti. Avrupa merkezli paradigmanın temelinde devletsiz halkların tarihsiz-belleksiz olduğu dolayısıyla soykırıma açık halklar olduğu gerçeği yatar.

19. yüzyıl Batı Avrupa Yahudilerinin kaçınılmaz bir çatışmanın önünü almak için kolektif olarak girdikleri entegrasyon sureci, Avrupa gettolarında “Devlet içeresinde devlet” olma özelliği taşımaktaydı. Kuskusuz Avrupa’da yaşanan modernleşme süreci azınlıkların siyasi ve kültürel entegrasyonuna zemin hazırlamaktaydı. Yahudi diasporasının bellek ve bilinci kuvvetli fakat devletsiz oluşları onlar için soykırıma açık bir kapı arılıyordu. Auschwitz ve Pogromlar da bu süreçlerde gerçekleşecekti. Paralellik önce Yahudi tarih yazımı ile halk daha sonra devletle buluşmak üzere ulus aşamasına dönüşerek ortadan kaldırıldı. Eski Ahit’in edebi dili ve tarihselliği romantik bir biçimde ulusal bir algıya dönüştürülüyordu. Siyonizm etnik ve kültürel bir yapı ile devletleşmeye dönüşecekti. Devlet ile taçlandırılan parya dinine sahip bu ulus, bir belleğin yeniden şekillenmesine ve kapitalist modernitenin lokomotifi olmaya doğru evriliyordu. Kapitalizmin yapısallaştığı 19. yüzyıl ile 2. Dünya Savaşı arası dönemde bin yıllık Yahudi düşmanlığı antisemitizm ile kavramsal bir hal alıyordu. Modernleşme bir bakıma antisemitizme neden oldu. Metalaşmanın arttığı ve sistemin kendi krizini rekabet ile oluşturduğu bu süreç Yahudiliğin Siyonizm etrafında Holocoust anısına devletli bir birleşme ve inşaya giriştiğini gösterir. Yahudi devleti homojen bir ulus-devlet şeklinde ancak ortaya çıkabildi. Kapitalist modernitenin dayanaklarından biri olarak ulus-devlet formülü Avrupa’da Yahudilere olan anti Semitik bakıs açısında da değişime neden oldu. Yahudilerin Avrupalı toplumlardaki rolü değişmişti.

Önder Apo görüşme notlarında  “Siyonizm ve Arap milliyetçiliği yine Türk ve Şia milliyetçiliğinden uzak durulmalıdır. Ortadoğu'daki sorunların çözüm adresinin her türlü milliyetçilikten uzak Demokratik Ortadoğu Federasyonu” olduğunu ifade etmişti. Mevcut durumda yaşanan Hamas-İsrail çatışmalarına Filistin'de bulunan halk kurban edilirken bu çözümsüzlüğü ve krizi modernitenin kendi krizi olarak görmek gerekir. Bu krizin 3. Dünya Savaşı ekseninde olduğu açıktır. Bu açıdan Ortadoğu savaş filolarının limanı haline gelmektedir. İngiltere ve ABD’nin deniz filolarının Ortadoğu'ya taşınması ne Arap-Yahudi savaşının sınırları içerisinde daraltılabilir ne de salt İsrail’in savunulması üzerine müttefik savunma gücü olarak değerlendirilebilir. Yukarıda belirtildiği gibi İsrail devletinin kurulması Kapitalist Modernite’nin Ortadoğu'daki politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Yer yer Rusya ve Ukrayna savaşına benzer lokal krizlerde olacaktır, ancak Ortadoğu’da 1. ve 2. dünya savaşlarında kapitalist modernitenin soykırım ve sömürü planlamalarının tamamlanmadığını günümüzde yaşanan sorunların niteliğinde anlamak mümkündür. Yahudi entelektüellerin de bu sorunlara karşı demokratik refleksleri yok denecek kadar azdır. Arap milliyetçiliği sorunu Yahudilerin Ortadoğu'ya gelmesinde, Yahudi milliyetçiliği ise sorunu Arapların varlığında bulmaktadır. Sorunun krizlerle devam etmesi de bu iki anlayıştan kaynaklanmaktadır. Önder Aponun  demokratik modernite ekseninde devleti aşan tarihsel perspektifi Ortadoğu'daki modernite krizininde çözümü olacaktır. Ulus-devlet, Yahudi ve Filistin prototipinde de görüldüğü üzere çözümden çok sorunu daha da derinleştirme olan bir modernite sacayağıdır. Kürt sorununun derinleşmesi ve çözümsüz kalması da buna bağlanabilir.

Yahudiler her ne kadar modernitenin Holocoust ve Pogromlarını biricik olarak tanımlasa da bu durum benzersiz değildir. Kaldı ki sadece fiziksel olarak soykırıma uğrayan Yahudilerin yanı sıra Kürtler tarih boyunca fiziksel ve kültürel soykırıma uğramıştır. Önder Apo bu durumu “kültürel değerlerin çarmıha gerilmesi” olarak tanımlarken, devamında kültürel soykırımın etkisinden şöyle bahseder; “Kürt halkı hakim ulus-devletlerce tüm maddi ve manevi kültürel değerleri üzerine kurulu çarmıh mekanizmasında inim inim inletilirken, başta emek değerleri olmak üzere tüm toplumsal birikimleri, yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları açık bir talana uğratılır geri kalanı da imhaya terk edilir, işsiz ve işlevsiz bırakılır, çürütülür, çirkin kılınarak yaşanmaz, yüzüne bakılmaz duruma getirilir.”

Buna göre kapitalist modernitenin Ortadoğu’da dizayn etmek istediği sistemin sağlanması hiç şüphesiz Kürt soykırımına dayalı siyasetinden geçmektedir. O halde moderniteyi doğru tanımlamak ve Kürtlerin kapitalist modernite karşındaki duruşunu anlamak önemli olacaktır.

3. Dünya Savaşı’nın gölgesinde ve merkezinde modernite karşıtı öz gücüne dayalı demokratik ulus inşası; Önder Apo’nun paradigması ekseninde halklara ulus-devlet dışında yaşanabilecek bir sistem umudu da yarattı. Kaldı ki Ortadoğu da demokratik modernite paradigmasının somutluk kazanmasında öznel rol oynayabilecek bu iki halkın yani Kürtler ve Yahudilerin tarihten günümüze bir çok defa uygarlık güçlerine karşı stratejik ortaklıklarının olduğu da açıktır. Dolayısıyla tarihi şimdileştirmek ve Ortadoğu’da demokratik modernite inşa etmek temel ihtiyaç ve yasam alanını genişletmek ile eş değerdir. Dahası devletli ulus hapishanelerinden kurtulup, özgürleşmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.