Halkımız güçlü bir cevap verecek

Dosya Haberleri —

Besê Hozat

Besê Hozat

  • Gerçekleştirilen görkemli Newrozlarla toplumsal direnişe giriş yaptıklarını ifade eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, “Yerel seçimlerde, sandıkta hem sömürgeci iktidara hem de özel savaş elemanlarına halkımız güçlü bir cevap verecek, en güçlü tutumu da ortaya koyacaktır” dedi.
  • Türkiye’de siyasetin tek adam rejimi tarafından yönetildiğine dikkat çeken Hozat, "Siyaset dedikleri kirli ticarettir, kirli pazarlıktır. Bu yüzden Türkiye'de halkımız yurtsever, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi adaylara oy vermelidir. Bu çok önemlidir" ifadelerini kullandı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat, Medya Haber televizyonunda yayınlanan özel bir programda “Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” hamlesinde gelinen aşamayı, Newroz’u, Türk devlet yetkililerinin Irak yetkilileriyle görüşmelerini ve yerel seçimleri değerlendirdi.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için başlatılan Özgürlük Hamlesi'nin çok önemli bir aşamaya geldiğini dile getiren Besê Hozat, "Gerçekten gelinen aşamada özgürlük hamlesi Önder Apo'yu evrensel bir önder haline geldi. Özellikle 10 Ekim'de dostlar öncülüğünde başlatılan hamle küresel bir düzey kazandı. Önder Apo'ya dönük dünya çapında ciddi bir sahiplenme gelişti. Önder Apo'nun paradigması, fikirleri çok ciddi anlamda dünya çapında yayıldı. Bu, beraberinde elbette güçlü bir sahiplenmeyi de getirdi. Bu anlamda yapılan konferanslar, çalıştaylar, konserler, uluslararası çapta Önderliğin savunmalarının okunması, okuma günlerinin her yerde; Avrupa'nın birçok kentinde, birçok ülkesinde düzenlenmesi, çok yaygın bir biçimde Önderlik savunmalarının okunması, düşüncelerinin anlaşılmaya, kavramaya çalışılması Önderlik eksenli, özgürlük eksenli çok önemli bir gündem yarattı" diye konuştu.

Gerilla kahramanca direniyor

Öcalan'ın çizgisinde büyük bir direniş olduğuna dikkat çeken Hozat, şöyle devam etti: “Büyük bir gerilla mücadelesi var. Kürt Özgürlük Mücadelesi, toplumsal mücadele, siyasi mücadele bir bütün gerilla direnişi mücadelesi ekseninde bu kadar boyutlu derinleşti mücadelemiz. Halklaştı, toplumsallaştı, artık yenilmez bir mücadele haline geldi. Bu anlamda gerilla her zaman olduğu gibi, özellikle bu 8 yıldır topyekûn soykırım savaşının geliştiğinden bu yana çok büyük bir kahramanlık ve direniş geliştiriyor, çok güçlü eylemler yapıyor. Düşman tüm tekniğiyle, tüm imkanlarıyla yöneliyor. NATO'nun da desteğiyle, işbirlikçi-hain güçlerin de, KDP'nin de desteğiyle, direkt bu savaşın içerisinde yer almasıyla bu kadar imkanla düşman yöneliyor. Fakat gerillayı geriletemiyor, gerillayı zayıflatamıyor, direniyor ve düşmana da büyük darbeler vuruyor. Bu çok anlamlıdır. Bu özgürlük hamlesinin gelişmesinde, güçlenmesinde, gelişmesinde, gündemi bu kadar doldurmasında gerillanın bu direnişinin de büyük bir etkisi oldu."

İmralı'da soykırım savaşı

İmralı'da 25 yıldır kesintisiz bir tecrit ve baskı olduğuna dikkat çeken Besê Hozat, "Gerçekten bir işkence sistemidir İmralı'daki sistem. Son üç yıldır da dışarıyla hiçbir bağlantısı yok. Avukatlarıyla görüşemiyor, aileyle görüşemiyor. İmralı'da ne oluyor, ne bitiyor; kimse bilmiyor. İzlenen politikalardan şunu biliyoruz: Bir soykırım savaşı yürütülüyor Kürtler üzerinde. Ve bunun merkez üssü İmralı’dır. Bu soykırım savaşının merkez üssü İmralı’dır. İmralı’da Önder Apo üzerinde büyük bir baskının olduğunu, çok ciddi dayatmaların olduğunu biliyoruz. Özellikle Önder Apo üzerinde baskıların seçim süreçlerinde çok daha fazla yoğunlaştığını biliyoruz ve mevcut durumda bu faşist iktidarın söylemlerinden, uygulamalarından anlıyoruz ki, İmralı’da Önder Apo üzerinde çok büyük bir baskı ve dayatma var. Önder Apo bu baskıları, dayatmaları reddettiği için de tecrit ağırlaştırıyor. Ve aynı zamanda kararlaştırılan bu tecrit, mutlak tecrit, bu faşist iktidar tarafından Kürt halkına karşı, Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı bir koz olarak, bir siyasi araç, bir özel savaş aracı olarak kullanılıyor, pazarlık konusu yapılıyor. Bu, seçim süreçlerinde çok daha fazla yapılıyor. İşte bazı hain, işbirlikçi, özel savaş elemanı, hain tipler var. Bu dönemlerde de konuşuyorlar. Böyle kafa karışıklığı yaratarak, beklenti yaratarak Kürtlerden oy devşirmeye çalışıyorlar" diye konuştu.

Türkiye'de demokrasi istemiyorlar

Hozat, konuşmasına şöyle devam etti: "Önder Apo'nun gücünün farkındalar, etkisinin farkındalar. Bunun için mutlak tecrit uyguluyorlar. Tek bir sözünün bile dışarı çıkmasını istemiyorlar. Çünkü o sözün toplum üzerinde yaratacağı büyük etkiyi biliyorlar. Demokratik kamuoyu üzerinde yaratacağı büyük etkiyi biliyorlar. Demokratik siyaset üzerinde yaratacağı büyük etkiyi biliyorlar. Türkiye'nin demokrasisine hizmet edeceğini biliyorlar. Türkiye'de demokrasi istemiyorlar. Şimdi Önderlik üzerindeki bu hukuksuzluk olmasa, bu antidemokratik uygulamalar olmasa, bu faşizm olmasa Türkiye'de hukuk olur. Önderlik üzerinde her türlü hukuk dışı uygulama olduğu için, hukuk kuralları uygulanmadığı için, yasalar uygulanmadığı için Türkiye'de hukuksuzluk var, adaletsizlik var. Yolsuzluk, hırsızlık almış başını gidiyor. Türkiye mafyanın, uyuşturucu tacirlerinin karargahı, merkezi haline gelmiş durumdadır. Tecavüzcüler serbest bırakılıyor. Hiçbir cezai yaptırıma tabi tutulmuyor. Uluslararası hukuk ayaklar altına alınmış. Kendi hukukunu uygulasa İmralı’da bazı şeylere dikkat etmek zorunda. İmralı'da da hukukun uygulanması lazım.

İmralı'ya adalet gelirse Türkiye’ye de gelir

O yüzden İmralı’da hukuk uygulanırsa Türkiye’ye de hukuk gelir. İmralı'ya adalet gelirse Türkiye’ye de adalet gelir. İmralı'ya dönük ahlaki, insani bir politika, yaklaşım geliştirilirse Türkiye'deki siyaset de biraz temizlenir. Biraz daha etik bir siyaset yapılır.  Şimdi İmralı'da ne hukuk var, ne ahlak var, ne vicdan var ne de insanlık namına bir şey var. İmralı'nın durumuna bak Türkiye’yi anla. Şimdi durum budur. O yüzden hiç kimse bu özel savaş elemanlarının yaptığı bu özel savaş propagandalarına asla aldanmamalıdır. Bu özel savaş elemanlarının özel savaş propagandalarının, politikalarının her yerde çok ciddi bir biçimde teşhir edilmesi, ifşa edilmesi ve buna karşı güçlü bir mücadelenin yürütülmesi gerekiyor. Bu da hamlenin bir parçasıdır. Hamleyi zayıflatmak için bu tür şeyler yapılıyor. Buna karşı da çok güçlü bir ideolojik, siyasi, toplumsal mücadele gerekiyor.

Bu yürüyüş zafere ulaşacak

Bu Newroz'da şunu gördük. Newroz'da gerçekten Türkiye'de bir parça Kurdistan oluştu. Türkiye'de Newroz’a katılanlar sadece Kürtler değildi. Demokrasi güçleri katıldı, demokratik birçok kesim katıldı, sol, sosyalist, demokratlar katıldı. Aslında gerçek Türkiye budur. Halklar bahçesidir. Bu Newroz'un verdiği çok önemli mesajlar vardı. Özellikle sekiz yıldır kesintisiz bir biçimde devam edegelen bu soykırım savaşına, inkar-imha siyaset ve konseptine halkımız çok güçlü bir irade, tutum ortaya koyarak, biz buna geçit vermeyeceğiz dedi. Sizin bu politikanız artık çökmüştür, iflas etmiştir, dedi. Bu çöktürme planının çöküşünü biz Newroz alanlarında bir kez daha çok çarpıcı bir biçimde gördük ve halkımız, “bizim irademizi Önder Apo temsil ediyor. Önder Apo bizim irademiz, önderimizdir. Kürt sorununun demokratik çözüm adresidir” diyerek dünyaya, dosta, düşmana bunu bir kez daha gösterdi. Bütün meydanlarda milyonlar Bijî Serok Apo, Önder Apo bizim irademizdir, Önder Apo, çözümün, demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin, onurlu barışın adresidir, muhatabıdır, dedi. Kimse özel savaş propagandaları ile özel savaşla farklı böyle hesap kitaplarla çeşitli planlar, hesaplar içerisine girmesin. Hepsi boşa çıkar, hepsini boşa çıkartırız, dedi halkımız. Bu Newroz'un elbette en çarpıcı mesajları böyle oldu ve özgürlük hamlesinin de böyle başlangıcını oluşturdu. Yani toplumsal direnişe giriş yapmış olduk. Öncesinde işte Özgürlük Yürüyüşü, Köln Yürüyüşü ve Newroz ile birlikte hamle daha da güçlü bir biçimde gelişecek ve mutlaka sonuca ulaşacak, zafere ulaşacak. Biz bunu bu Newroz'da da gördük.

Seçim süreci, bir savaş süreci oldu

Bu seçimin hangi atmosferde, hangi siyasi, toplumsal iklimde yapıldığı önemli. Kesintisiz bir savaş var. Kurdistan'da soykırım, Türkiye halkları üzerinde bir savaş süre gidiyor. Bir faşist yönetim var Türkiye'de. AKP-MHP-Ergenekon faşist yönetimi var. Şimdi gerçekten bu faşist iktidar Türkiye’yi çökertti. Türkiye siyasi olarak çöktü, ekonomik olarak çöktü, ekolojik olarak çöktü. Türkiye'nin doğasını da, coğrafyasını da talan etti. Depremde gördük geçen yıl. Bu imar projeleriyle Türkiye kentlerini tamamen betona çevirmiş. Türkiye, Kurdistan’da şiddetli bir depremde kentler yerle yeksan oluyor. Şimdi belediyeler de öyledir. Bu yerel yönetim seçimleri de çok antidemokratik faşist bir atmosferde yapılıyor. Dolayısıyla aslında bir meşruiyeti yok. Bu seçimler demokratik bir seçim olmayacak. Şimdi yerel yönetim de bu iktidar açısından çok önemlidir. Daha önceki seçimde kaybettiği yerleri de almak istiyor. Yıllardır zaten yerel yönetimler gerçekten rantın merkezi olmuş. Rant, talan, yandaşa rant dağıtma, tüm zenginlikleri peşkeş çekme yerleri haline gelmiş. Hırsızlık, yolsuzluğun merkezi haline gelmiş bu sistem belediyeleri. Bu açıktır. Dolayısıyla bir de Türkiye'de öyle bir sistem var ki, merkeziyetçi bir sistemdir. Zaten ulus devlet sistemi en faşist haliyle Türkiye'de yaşanıyor. Belediyelerin iradesi yok, inisiyatifi yok, yetkisi yok. Her şey Ankara'dan belirleniyor. Ankara'da da bu faşist iktidar her şeyi kendi çıkarı temelinde belirliyor. O yüzden aslında Türkiye'de de mevcut durumda seçim süreci, bir savaş süreci olmuş. Gerçekten bir savaş var. Yani seçim meçim yoktur, bir savaş yaşanıyor yani. Bir iktidar savaşı yaşanıyor ve çok çirkin yaşanıyor. Hiçbir etik değer tanınmıyor. Siyaset çok kirlenmiş.

Siyaset bile diyemiyorsun, zaten siyaset değil ticaret yapılıyor. Siyaset dedikleri kirli ticarettir, kirli pazarlıktır yani.

Bu yüzden Türkiye'de halkımız yurtsever, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi adaylara oy vermelidir. Asla halkımızın oyları böyle bu kirli siyasete malzeme olmamalıdır. Bu çok önemlidir. Kurdistan'da seçim tamamen bir savaştır. Hem de bir soykırım savaşıdır. 8 yıldır Kurdistan’da hırsızlık, yolsuzluk diz boyu, rant diz boyu. Halktan çalıyor, yandaşlarına dağıtıyor. Kurdistan'da herkes aç, yoksul, işsiz. Bilinçli yapıyor bunu, irade kırmak için yapıyor, teslim almak, göç ettirmek için yapıyor. Bu kayyum politikası da soykırım politikalarının bir parçasıdır.

Özel savaş aracı Hizbulkontra

Diğer taraftan bu da yetmiyor, bir de Hizbulkontra’yı harekete geçirmişler. Bunlar binlerce böyle insan katlettiler. Şimdi bu Hizbulkontra, Kurdistan’ın her yerinde topyekûn soykırım politikalarının bir parçası olarak mevcut durumda kendisini en etkili argümanı yapmaya çalışarak Kurdistan'da soykırım politikaları uyguluyor. Her yerde harekete geçmiş. Batman ile çok uğraşıyor. Bu Hizbukontra’nın aday çıkardığı kişiler her yerde Kürtçe konuşuyor. Kürtçe konuşarak milleti aldatmaya çalışıyorlar. KDP de Kürtçe konuşuyor. KDP Kürtçe konuşarak AKP-MHP- Ergenekon’la birlikte Kürt soykırımı yapıyor. Kürt soykırım politikalarının içinde yer alıyor. Şimdi KDP’ye bu haliyle Kürt diyebilir misin? Yurtsever diyebilir misin? Kürtlükle bir alakası var mı? Kürt soykırımı yapan bir güç, bir yapı, Kürtleri, çıkarlarını, değerlerini temsil edebilir mi? Zaten Kürtler değerlerini 100 yıldır, özellikle 50 yıldır mücadeleyle, direnişle, büyük bedellerle, bir sürü kayıpla can vererek, kan dökerek, acı çekerek, işkence yiyerek kazandı. Bu değerleri şu anda ortadan kaldırmaya, talan etmeye, gasp etmeye, üzerine konmaya ve asimile etmeye çalışıyorlar. Ve bunu Kürtçe kullanarak yapıyor. TRT 6 var. TRT 6, Kürtçe kullanarak Kürtleri asimile etmeye çalışıyor. Sistemiçileştirmeye çalışıyor, kültürel soykırım yapıyor. Her gün Kürtlere küfrediyor, Kürtlere nasıl köle yapacağını, devletin hizmetine süreceğini, hizmetçisi yapacağının çalışmasını yürütüyor. Aynı şeyi Hizbulkontra yapıyor. Her yerde Kürtçe konuşarak soykırım savaşı yürütüyor AKP- MHP, Ergenekon'la birlikte. JİTEM'in yaptığını bu kontra yapıyor.

Halkımız bunlara cevap verecektir

Utanmadan gitmişler, Dersim gibi Aleviliğin, Reya Heq inancının merkezi gibi bir yerde aday çıkarmışlar. Dersim, Alevilerin Reya Heq inancının merkezidir. Hepsi bu inançtan insanlardır. Onlara hakaret ediyor, küfrediyor. Bu bir küfürdür, bu bir saldırıdır, bu bir soykırım saldırısıdır. İşte 37-38 Tertelesi’nin mevcut faşist iktidardaki ve onun özel savaş aracı Hizbulkontra’daki ifadesidir. Şu anda Dersim'de yürütülen bir soykırım savaşıdır. Bu yerel seçimlerde, sandıkta hem bu soykırımcı sömürgeci faşist iktidara, devlete hem de özel savaş elemanları bu Hizbulkontra’ya ve diğer işbirlikçi hain kesimlere cevaplarını verecek. Ben buna inanıyorum. Halkımız da buna karşı mücadele ediyor, edecek ve en güçlü tutumu da ortaya koyacak.

Son olarak şunu da belirteyim. İçinde bulunduğumuz süreç Newroz olduğu için, bir türlü onun atmosferinden çıkamıyoruz. Onun coşkusu, heyecanı hepimizi halkımız gibi sarmış durumdadır. Dün izledik Frankfurt'ta, Paris'te de Newroz çok görkemli kutlandı. Urfa Newroz'u da çok önemliydi. Bundan sonra da bazı yerlerde daha kutlamalar sürecek sanıyorum. Bu temelde halkımızı selamlıyorum, halkımızın Newroz’unu kutluyorum. Frankfurt, Paris, Urfa Newrozlarını da kutluyorum. Gerçekten muhteşemdi. Herkesi özgürlük hamlesine güçlü katılmaya ve mutlaka bu hamleyi zafere götürmeye çağırıyorum."

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.