Konfederalizmin birlik stratejisi hakkında

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Zaman geçirmeden Konfederal İşçi Birliği yolunda adımlar atalım. Nice zorlu emeklerle kazandığımız işçi yoldaşları hareketlerimizin öncüsü sayalım. Öncülerimizi Kurdistan proletaryasıyla metropollerde birleştirelim.

Geçen günkü yazıya devam edelim.

Türkiye sosyalist hareketi farkına bile varmadan Türkiye işçi sınıfını bölüyor.

Sayısını bilmediğim sosyalist partiler, hareketler ve gruplar var. Bunların bir kısmı, sözümü geçen yazıda Duran Kalkan’ın sözlerine dayanarak söylediğim gibi, devrimci sürecin anahtarını Türkiye’de kaybettiği halde Kurdistan’da, Kürt halkının on yıllardır bir “sistem” kurduğu yerde arıyor. Bu “marifet” değil. Değil ama “marifetin” gerçekleştiği yerler var. Bu partilerin, hareketlerin ve grupların, hiç de kolay olmadığı halde bir çok fabrikada, işletmede, büroda, okullarda, hastahanelerde, inşaat şantiyelerinde örgütlediği işçiler var. Bunlar işçi sınıfının en bilinçli kesimleri. Sayıları az, ama kaliteleri büyük.

Biz ne yapıyoruz? İşçi sınıfının en bilinçli kesimlerini bölüyoruz. Sayıları az, ama önemli büyük işçileri kendi partilerimizin üyeleri yapıyoruz ve onların öncülüğünde gerçekleşen elli-altmış kişilik direnişleri partilerimizin zaferi sayıyoruz.

Aklımıza bütün bu öncü, devrimci işçileri, emekçileri birleştirmek gelmiyor. Birbirimizle sarı sendikaların egemen olduğu bu düzende, bir avuç öncü işçinin ”öncü partisi” olmak için yarışıyoruz. Birbirimizle yarış bakımından “akıllıca” bir iş yapsak ve diyelim ki partiler içinden biri olan partimiz, varsayalım bu birkaç binlik işçi saflarından en fazlasını örgütüne kazansa bunun işçi sınıfına ve konfederal devrimci sürece ne faydası olacak? Yarışmamız gereken sarı sendikalar değil mi?

Türkiye’de işçi sınıfının birliği mevcut sendikalar arasında birlik değil bugün. Çünkü sendikaların ezici çoğunluğu faşist rejimin arka bahçesi. DİSK, KESK ve kimi bağımsız sendikalar işçi sınıfının hem sayıca azınlıktaki işçilerini temsil ediyor, hem de onların sarı sendikalarla birliği söz konusu bile edilemez.

Bu durumda biz sosyalistler işi gücü bırakıp, DİSK’i DİSK yapacak, KESK’i KESK yapacak öncü işçileri aramızda pay eder gibi bölersek işçi sınıfının birliğine ve sınıf sendikacılığına nasıl bir katkıda bulunmuş oluruz? Bunun sonucu kumda oynamaktır. Yıllardır oynuyoruz.

Buraya kadar nesnel bir saptama yapmış oluyorum. Şimdi söyleyeceklerim düşünüp taşınıp aklıma gelen bir öneri:

İki ülkeden biri olan Türkiye’de sosyalist partilerin örgütlediği tüm işçileri, hangi işkolunda çalıştıklarına bakmadan, Konfederal Devrimci İşçi Birliği içinde örgütlemeliyiz. Burada asıl iş Kürt Özgürlük Hareketi’ne düşüyor. Onun Kurdistan’dan koparılmış, Türkiye metropollerine göç ettirilmiş, milyonu aşkın proletaryası var. Aynı zamanda hala yüzbinlik mevsimlik tarım işçileri ordusu var. Sosyalist partilerin örgütlediği işçilerle bu Kurdistan proletaryası, şimdilik bir sendikal örgütte değil de, (sendika üyelikleri devam ederken) başlangıç olarak Konfederal İşçi Birliğinde birleştiği zaman sarı sendikaların ayakları titrer. Kapitalistlerin de. Yılda bir yevmiyelerini bu birliğe verseler, binlerce profesyonel kadroyu istihdam ederler. Milyonluk bir güç ortaya çıkar.

Yeter ki biz sosyalistler böyle bir birliğin başına geçmek gibi egoist ve yıkıcı yola girmeyelim. Bırakalım da işçiler kendi birliklerinde sermayeye karşı ne yapacaklarına kendileri karar versinler. Verebilirler. Çünkü sözü edilen işçi kitlesi sıradan bir sendikalist işçi kitlesi değil. Sosyalistelerin örgütlediği işçiler de, Kürt Özgürlük Hareketi’ne bağlı Kurdistan proletaryası da sınıf bilincine ve sosyalizm idealine bağlı işçiler. Bir araya geldiklerinde ne yapacaklarını, şu ana kadar ne yapılması gerektiğini bir türlü bulamayan bizim partilerimizin bir gün bile emeğiyle geçinmeyen aydınlarından çok daha iyi kararlaştıracaklar. Uvriyerizm yapmıyorum. Bu işçi sınıfının saflarında nice “organik aydın” var.

O halde zaman geçirmeden Konfederal İşçi Birliği yolunda adımlar atalım. Nice zorlu emeklerle kazandığımız işçi yoldaşları hareketlerimizin öncüsü sayalım. Öncülerimizi Kurdistan proletaryasıyla metropollerde birleştirelim. Buradan Kurdistan’ın değil, Türkiye’nin birleşik devrimci partisi çıkar mı, çıkmaz mı, şimdiden bir tahminde bulunmak erken olsa da, bunu büyük bir ihtimal olarak kabul edelim.

Böyle bir örgütlenme gerçekleştirdiğimiz zaman, neler olacağını şimdiden hayal edebiliriz. Başında yüz yıllık sosyalist hareketin saflarında eğitilmiş Türkiyeli işçilerle, yarım yüzyıldır PKK öncülüğünde devrimci eğitimini tamamlamış Kurdistanlı işçilerin birliği devlet desteğiyle ayakta duran Türk-İş’inden Kamu-Sen’ine kadar uzanan karşı devrimci sarı sendikacılığı sarsar, birliğin üyeleri aynı zamanda sendikaların üyeleri olduğu için DİSK’i yeniden canlandırır ve Konfederal devrimci sürecin Türkiye’deki öncü gücü tarihsel misyonunu yüklenir.

Mesele şu: Türkiye’de işçi sınıfının ve emekçilerinin birliği, Kurdistan’da Kürtlerin ulusal birliği, her iki ülkede Türkiye işçi sınıfıyla Kürt ulusunun birliği…

Bu birlik, faşizme karşı sistem içi güçlerle de ittifak gücü olarak tarihsel bir rol oynayacaktır.

Bana sorarsanız, stratejik birlik budur.

Yazdıklarım bir öneridir. Amacım konunun üstünde düşünmemize bir katkı yapmaktır. 

Not: Eğer öneri akıllara yattıysa, bu birliği legalist anlayışla sakın kurmayın. Anında öncü işçiler işlerinden olurlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.