Rojava için yeniden ayaklanmak

Rojbin EKİN yazdı —

  • Kadınların sınırsız emeği, mücadelesi ve büyük bedellerle inşa ettiği Rojava demokratik sistemi, özerk yapılanması büyük bir tehdit ve tehlike altında. Sistemin savunulması için Kuzey Doğu Suriye-Rojava halklarının üzerine düşen tarihsel sorumluluklar olduğu kadar, Rojava’yı ezilen tüm halkların, kadınların özgürlük umudu olarak gören güçlerin de üzerine düşen sorumlulukları var. En önemlisi de Rojava için yeniden ayağa kalkmak gerekir.

Kürt halkının Rojava’da DAİŞ çetelerine karşı verdiği mücadeleyi, insanlık değerlerini koruma adına üstlendikleri rolü ve başarılarını son yıllarda sadece belli bir kesim konuşur oldu. Onlar da vicdanını çıkarlarına kurban etmeyenler, mevcut kapitalist düzen dışında durmayı insan kalmak adına bir arayış ve görev bilenler. Neyseki hala hatırlıyor onlar ve ara ara da herkese hatırlatıyorlar Rojava’yı. Dünya demokrasi değerlerine kattıklarıyla övgüyle söz ediyorlar. En çok da kadın mücadelesine, öncülüğüne atıfta bulunuyorlar. Ödedikleri bedeller için teşekkür ediyorlar ve Kürtler için kurulan cümlelerin sonunda da ‘ama yalnızlar’ diyorlar. Kürt coğrafyası, Kürtlere dair kurulan bu cümlelere bir yerlerde rastladığımızda; okurken, dinlerken ya da izlerken ‘yalnız’ bırakıldığımıza bizler de yanmıyor değiliz. Kürtler için ilerleyen zamanın seyrine bakınca ‘hem de kahredici bir yalnızlık’ diyenlerimiz de çokça. Ama neyse ki hayatın ve en çok da savaşın öğrettikleri var. En azından başımıza gelenlere artık ‘kaderdir’ demiyoruz. Tarihsel yalnızlığımıza da başkaldıralı çok oldu. Onunla mücadelemiz de sürüyor. İnancımızla çoğalmayı deniyoruz.

Bu yüzden artık kimse Kürtlere hatırlatmasın, yalnızlığına acıyacak cümleler kurmasın. Bunun yerine yanında durmayı, onunla mücadele etmeyi seçsin. Çünkü Kürtler soykırımdan geçiriliyor. Çünkü Kuzey Doğu Suriye-Rojava’da DAİŞ’in varlığına son veren Kürtler için hala devam ediyor savaş. DAİŞ’i yenen Kürtlere karşı intikam yemini etmiş bir güç var Kürtlerin karşısında. Hem de dünya barışını, güvenliğini korumak adına kurulan BM üyesi ve NATO’nun en büyük ordularına sahip bir güç bu. Söz konusu Kürtlerin özgür varlığı ve statüsü olunca altına imzasını attığı tüm insan hakları sözleşmelerini ve yasaları çiğnemeyi bir hak görerek saldırıyor. Nasıl olsa hesap soran, işlediği suçlar nedeniyle yargılayabilecek hiçbir kurum ve kuruluş yok. Olanlar da zaten Kürtleri resmi olarak tanımıyor. Onlara göre Kürtlerin sadece bir ulus olması yetmiyor, aynı zamanda devlet de olmaları gerekiyor. Bu yüzden onlar da ulusal varlığını devlet olmakla garanti altına almış Türk devletinin, dünyanın devletleşmemiş  ulusu olan Kürtlere karşı soykırım suçu işlemelerine göz yumuyor. Kürtlere yaşatılanlara sessiz kalmayı -çıkarları gereği- tercih ediyor. Oysa Türk devleti, Kürtleri insanlık dışı yöntemlerle, planlı ve sistematik bir şekilde fiziki soykırıma tabi tutuyor. En çok da yaşamayı hak eden çocukları ve kadınları hedefliyor. Hem de korkakça yöntemlerle saldırıyor. Bir kınama bile yapılmıyor. Aynı fırsat, imkan ve pozisyonlara sahip güç bakımından eşitlenmiş iki güç savaşıyormuş gibi, ’gerilimi azaltmaya’ davet ediliyor Kürtler.    

...

Türk devleti, paramiliter-DAİŞ uzantısı güçlerle işgal ettiği Rojava topraklarından ekonomik, siyasi ve askeri istikrarın korunduğu alanları karadan ağır silahlarla, havadan da SİHA’larla neredeyse her gün bombalıyor. Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef ile başlayan kadın siyasetçilere yönelik saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Bu soykırım-terör saldırılarının son hedefi ise Qamişlo Kantonu Eşbaşkanı Yusra Derwiş ve yardımcısı Lima Şiweş oldu. En çok da demokratik değerlerle yaşamı yeniden inşa eden kadınlar katlediliyor. Neden kadınların hedeflendiğini uzun uzun anlatmayacağım. Toplumsal direnişin, mücadelenin en dinamik, bilinçli ve örgütlü gücü oldukları için hedeflendiklerini söylemek, nedenlerinin kısaca bir özetinin yerini tutar diye düşünüyorum.

Elbette amaç, halkı öncüsüz bırakmak kadar kadın özgürlüğü temelinde oluşan demokratik sistemi çökertmek. Bu faşist rejim ne sınırları içinde ne de sınırlarına komşu topraklarda özgürlük için uyanmış, örgütlenmiş tek bir kadının varlığına bile tahammül etmiyor. Çünkü ideolojik inşasını gerçekleştirmeye çalıştığı yeni düzen ve sistemi için büyük bir tehdit olarak görüyor. İşte bu yüzden en çok da kadınlardan korkuyor, kadınlara saldırıyor.

...

Rojava’ya yönelik saldırılar artarak devam edecek. Suriye genelinde süren savaştan ekonomik, siyasi ve askeri çıkar sağlayan güçlerin şimdilik bu savaşı bitirmeye niyeti yok. Ama bu savaşa, sınırsız sömürü, talan ve işgale rağmen, özgürlüğün ve umudun adası gibi durmayı başardıysa bunca yıl Rojava, böyle kalabilmesi için de uluslararası toplum ve kadınlar tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Kadınların sınırsız emeği, mücadelesi ve büyük bedellerle inşa ettiği Rojava demokratik sistemi, özerk yapılanması büyük bir tehdit ve tehlike altında. Sistemin savunulması için Kuzey Doğu Suriye-Rojava halklarının üzerine düşen tarihsel sorumluluklar olduğu kadar, Rojava’yı ezilen tüm halkların, kadınların özgürlük umudu olarak gören güçlerin de üzerine düşen sorumlulukları var. En önemlisi de Rojava için yeniden ayağa kalkmak gerekir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.