Rasyonele dönüş

Suat BOZKUŞ yazdı —

  • Siyasette rasyonele dönmedikten sonra ekonomide dönmek olanağı var mıdır? Halklarımızın iradesine saygı gösterilecekse seçim sonuçlarına uygun davranmak şarttır. Bu da halklarımızın iradesine göre bir yeni siyaset oluşturmaktır.

Türkiye, tarihinin en önemli seçimlerinden birisini yaptı. Bu seçim 1946 seçimleri ve 2015 seçimleri gibi tarihi dönüm noktalarından biri olabilirdi. 1946 seçimlerinde 27 yıllık CHP tek parti iktidarına son verilmişti. 2015 seçimlerinde ise 13 yıllık AKP’nin tek parti iktidarına son verildi. Ama Erdoğan iktidarı bırakmamak için Bahçeli ile anlaşarak diktatörlüğünü ilan etti. Devletin en gerici güçleri Erdoğan başkanlığında acımasız ve hukuk dışı bir diktatörlük kurdu. Erdoğan tek adam diktasıyla kendisini devletin ve milletin sahibi ilan etti. TBMM devre dışı bırakılarak danışmanlarıyla memleketi idare etmeye başladı.

Bu keyfi yönetim önce ekonomik alanda çuvalladı. Sayısız Maliye Bakanı ve MB Başkanı değiştiren Erdoğan, Merkez Bankası’nı da kendisine bağladı. “Ben ekonomistim” diyerek müdahale ettiği ekonomi idaresi ülkeyi harabeye çevirdi. Sonuçta mızrak çuvala sığmayınca daha önce “affettiği” Mehmet Şimşek’i geri getirip ekonomi idaresini yeniden ona teslim etti. Mehmet Şimşek, ekonomi politikasını “Rasyonele döneceğiz” diyerek açıklamıştı. Bu daha önceki politikanın irrasyonel olduğunun kabulü ve ilanıydı.

Bahçeli ile anlaşarak kurduğu dikta rejimini sürdürebilmek için Erdoğan yasamadan sonra bağımsız yargıyı da bir kenara itip kendisine bağladı. Yargıyı emirle yöneterek çürüttü. AİHM ve Anayasa Mahkemesi’ne rest çekerek onları yani hukuku tanımadığını ilan etti. Bütün bu keyfi kararlardan ötürü yolsuzluk, hırsızlık arşa çıkınca halkın tepkisi de arşa çıktı.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde Erdoğan bütün büyük belediyeleri kaybetti. 22 yıllık saltanat batağa saplandı.

Erdoğan normalde istifa edip gitmeliydi. Her ne kadar bu bir yerel seçimdir tezine muhalefet de destek olsa da, bu durum Türkiye siyasi geleneğine uygun değildir. Türkiye’nin çok partili siyasi hayatında ara seçim de olsa, kısmi seçim de olsa kaybeden iktidarlar hemen istifa etmiştir. 31 Mart seçimleri ise genel seçim olmasa da genel seçim kadar yaygın bir seçim olmuştur. Türkiye genelinde her birimde sandık kurulmuş ve iktidar bu seçimlerde bozguna uğramıştır. Ama Erdoğan-Bahçeli diktası 2015 seçimlerinden beri sürdürdüğü dikta rejimini terk etmeye hiç niyetli görünmüyor. Eskiden beka sorunu diyorlardı. Bu seçimlerde bu söylem iflas etti. Seçimlerden önce gündeme getirdikleri “sınır ötesi operasyon” adı altındaki işgal planlarını şimdi uygulamak istiyorlar. Her zaman belirttiğimiz gibi sınırın ötesi de berisi de Kurdistan’dır ve işgalcilik çözüm değildir.

 Seçimlerden hemen sonra toplanan MGK kararları işgalci politikayı bir daha ilan ediyor.

Toplantıda ele alınan en önemli gündemlerden biri "terörle mücadele" oldu. Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Yazın Irak sınırlarımızla ilgili meseleyi kalıcı olarak çözüme kavuşturmuş olacağız" açıklamasından hareketle "terörle mücadelede" genişleme doktrini görüşüldü.

Erdoğan vatan-millet-bayrak-ezan-türban palavralarıyla yeni işgalleri gündeme getirmek ve seçimlerin doğal sonucundan kurtularak diktasını sürdürmek istiyor.

Oysa yüz yıldır sürdürülen bu inkar ve imha siyaseti memleketi batırıp çürütmüştür.

Erdoğan da diyalog sürecine son verip tek-tek-tek-tek diyerek tekleye tekleye son dokuz yılı heba etmiştir.

Şimdi ekonomiden sonra siyasette de rasyonele dönüş olacak mıdır? Bu şart değil midir?

Siyasette rasyonele dönmedikten sonra ekonomide dönmek olanağı var mıdır?

Halklarımızın iradesine saygı gösterilecekse seçim sonuçlarına uygun davranmak şarttır. Bu da halklarımızın iradesine göre bir yeni siyaset oluşturmaktır. Bu, her türlü askeri harekata ve tek adam diktasına son vererek, diyalog yoluyla çoğulcu bir anayasaya dayanan demokrasiyi kurmak demektir. Erdoğan ve ardındaki güçler buna karşı çıkarsa kendileri de tasfiye olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.