Moskova'da ne oldu?

Fehim IŞIK yazdı —

  • Görünen o ki Putin'in acelesi var. Erdoğan iktidarının devam etmesini istiyor. Bu nedenle Esad'a baskı kurdu. İki yenilmiş kesim bu kez Rusya aracılığıyla birbirine destek veriyor ve kanlı rejimlerini ayakta tutmak için çabalıyorlar. Erdoğan bunun işaretini Moskova görüşmesinden birkaç gün önce verdi. "Onların tüm alt yapılarını yok edeceğiz" dedi. Yani yeni soykırım planını açıkladı. Şimdi de Esad ile birlikte bunun hazırlıklarını yapıyorlar.

11 yıl aradan sonra Türkiye ile Suriye arasında görüşme gerçekleşti. Türkiye ve Suriye savunma bakanları, Rusyalı mevkidaşları Sergey Şoygu'nun ev sahipliğinde bir araya geldi. Görüşmede her üç devletin istihbarat sorumluları da hazır bulundu.

Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim. Bu görüşme Kürtlerin hayrına olmadığı gibi, bölge halklarının da hayrına değil. Onlar bölgede Kürtlerin irade olmalarını ve bölge halklarının demokratik yönetimlere kavuşmasını engellemek amacıyla yeni kirli planlar yapmak için bir araya geliyorlar.

Erdoğan 2011 yılında Esad'a düşmanlık yapmaya başladığında Suriye rejiminin kısa zamanda yıkılacağını ve böylece Müslüman Kardeşler aracılığıyla Arap toplumunun da lideri olacağını düşlüyordu. Söz konusu dönemde ne Erdoğan ve ne de diğer bölgesel ve uluslararası güçler, Rojava Kurdistanı'nda Kürtlerin böylesine bir başarı elde edebileceğini hesaba katmıyordu. Kürtler ciddiye alınmıyor, bu bağlamda düzenlenen konferanslara katılamıyorlardı.

2011 yılında Antalya, Kahire ve Hatay'da Suriye'ye ilişkin 3 konferans düzenlendi. Bir tek Kürt bile o konferanslara katılamadı. Kürtler, konferansların toplandığı salonların kapısına bile yanaşamıyordu. Üçüncü bir taraf gibi kabul edilmiyorlardı. Ancak Rojava Kürtleri tüm planları alt üst etti. 2012 yılında önce devrimi ilan ettiler; ardından giderek bölgedeki sorunların çözümüne örnek gösterilen bir yönetim anlayışını yaşama geçirdiler.

Erdoğan söz konusu dönemde bir yandan İslami eğilimli muhalif güçleri çevresine toplarken öte yandan da Kürtleri kendi planlarının bir parçası yapmak istedi. 2013 Çözüm Süreci’ni bunun için kullanmak istedi. Erdoğan’ın himayesine giren muhalif örgütler zamanla birer çete yapılanmasına dönüştü. Tamamen Erdoğan’ın çıkarlarına hizmet eden, Suriye’yi kan gölüne çeviren örgütler halini aldılar. Bunlar yetmez, MİT aracılığı ile onlarca Türkmen grubu silahlandırıldı, ortaya salındı. Ancak Kürtler Erdoğan’ın tuzağına düşmedi. Neo-Osmanlı emellerin yaşama geçirilmesine payanda olmadılar. Direndiler. Kobanê direnişi ile birlikte DAİŞ çetelerinin önünü kestiler, giderek çetelerin alan hakimiyetlerine son verdiler. Tam da bu nedenle Erdoğan 2015’ten sonra yeni planlara yöneldi. Önce Kürtlerle çözüm masasını devirdi. Ardından yeni çete gruplarını örgütleyerek Kürtlerin üzerine saldı. Rojava Özerk Yönetimi’nin iradesini bu saldırılarla kırmayı, kazanımlarını yok etmeyi hedefliyordu.

İşi çete gruplarıyla götüremeyeceğini kısa sürede anladı. 2018 Efrîn, 2019 Girê Spî ve Serêkaniyê işgallerini doğrudan Türk ordusunun olanaklarını açıkça kullanarak gerçekleştirdi. Rusya başta olmak üzere ABD ve diğer Batılı devletler hem Kürtleri kendi çizgilerine getirmek, hem de Erdoğan’la kurdukları çıkar ilişkilerini korumak için bu işgallere göz yumdular. Erdoğan işgal ettiği toprakları ardından kaymakam ve valiler atayarak açık bir biçimde ilhak etti.

Bu ilhaka rağmen Erdoğan istediğini elde edemedi. Kürtler direndi. Üstelik gösterdikleri emsalsiz direniş ile tüm dünyaya varlıklarını, kazanımlarını nasıl koruyacaklarını gösterdiler. Bedeli ağır bir direniş veren Rojava Kürtleri Araplar başta olmak üzere diğer bölge halklarıyla da direniş çizgisinde buluşmayı başardılar. Suriye Demokratik Güçleri sadece Kürtlere değil, tüm bölge halkına güven veren bir güce dönüştü. Devrimin öncüsü Rojavalı kadınlar tüm dünyaya umut ışığı oldular.

Bu başarı Erdoğan'ın korkusunu büyüttü. Bu nedenledir ki 2018'den bu yana Esad'la görüşebilmek ve Kürtlerin önünü kesmek için için her yolu deniyor. Bunu sağlamak için 28 Aralık Moskova görüşmesinden önce de iki devletin istihbarat örgütleri onlarca kez bir araya geldi. Hakan Fidan ile Ali Memlük birçok kez görüştü. Hatta Erdoğan Putin'den, onunla Esad'ı buluşturması için devreye girmesini istedi. Esad bunu kabul etmedi. Daha doğrusu Erdoğan'a karşı elde ettiği başarının keyfini yaşamak istedi. Bir yandan da Türkiye'deki seçimin yapılmasını bekliyordu. Ancak hesaba katmadığı bazı şeyler vardı. Birincisi onu ayakta tutan etkenlerden birinin Kürtlerin direnişi, diğerinin ise Putin'in desteği olduğunu görmek istemedi. Eğer Kürtler direnmeseydi, Türk devletine karşı bir onur mücadelesi vermeseydi, ne Esad kalırdı, ne de Putin Esad'ı koruyabilirdi.

Ancak görünen o Putin'in acelesi var. Ayrıca o, Erdoğan iktidarının devam etmesini de istiyor. Bu nedenle Esad'a baskı kurdu ve her iki devletin resmi bir biçimde görüşmesine olanak sağladı. Önümüzdeki günlerde Suriye ile Türkiye dışişleri bakanlarının da toplanacağını söyleyebiliriz. Mümkündür ki seçimden önce Erdoğan ile Esad da görüşebilir.

Bir kez daha başa dönelim. Dediğimiz gibi bu görüşmelerde Kürtlerin hayrına bir şey yok. İki yenilmiş kesim bu kez Rusya aracılığıyla birbirine destek veriyor ve kanlı rejimlerini ayakta tutmak için çabalıyorlar. Bunun için de öncelikle yönlerini Rojava Kurdistanı'na çevireceklerinden, planlarını buna göre yaptıklarından şüphe yok.

Erdoğan bunun işaretini Moskova görüşmesinden birkaç gün önce verdi. "Onların tüm alt yapılarını yok edeceğiz" dedi. Yani yeni soykırım planını açıkladı. Şimdi de Esad ile birlikte bunun hazırlıklarını yapıyorlar.

Bu barbar saldırganlığın oyunlarına karşı Rojava Kürtlerinin dikkatli olacağından şüphe yok. Ancak bu sadece Rojavalıların başa çıkacağı bir durum değil. Açık demek gerekirse tüm dünya onlara borçludur. Bu borcu ödemenin zamanı geldi. Erdoğan yönetimindeki Türk devleti gözü kara bir biçimde bölgeyi yeni bir kan deryasının içine çekmek için adım atıyor. Bu sadece Rojava’yı değil, tüm bölgeyi tehlikeye atacak bir adımdır.

Yeni yılın ilk yazısı olma hasebiyle, tüm dost ve yoldaşların, özgürlük için mücadele verenlerin, bedel ödeyenlerin 2023 yılını kutluyorum. Hiç umudumuzu yitirmedik, bu umutla ütopyalarımızın peşinden koştuk, koşmaya da devam edeceğiz. 2023 inanıyorum ki bu koşumuzun en hızlı etabı olacaktır. Sağlık ve mutluluk dileklerimle...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.